"DEMOKRASI" ADI VE
ONUN, BILINENLERIN TERSINE, TÜRKÇE KÖKLÜ OLUȘU HAKKINDA
(Demokrasinin Göze Gelmeyen Bazi Özellikleri)
POLAT KAYA
KONUYA GIRIŞ
Tarihi kaynaklarda "demokrasi" idare tarzi ilk defa bir kent-devleti
olan Grek şehri Atinada, M. Ö. 500 lerde, geliştirildigi
bildirilir. Atina Demokrasisi veya "Dogrudan Halkin
Idaresi" şeklinde de bilinen bu sistemde halk kendini temsil
edecek kişileri seçme yerine toplumu ilgilendiren konularda yapilan
kanunlara dogrudan dogruya rey veriyormiş. Küçük bir kent devleti için
olasilikla bu yeterli bir idare tarzidir. Nitekim köy işlerinde bu
gibi idare tarzi her zaman olmuştur. Fakat devletler büyüdükce bu sistemin
tatbiki daha da gücleşmiş olsa gerek ki şimdilerde seçim
daha cok halki temsil eden temsilcilerin belirlenmesi yönünde yapilir ve
seçilen gruba ülkeyi yönetme hakki verilir.
Sözlüklerde verilen bilgilere göre "DEMOKRASI" kelimesinin asli
"Grekçe" kaynaklidir. Kimse de bunun gerçekten böyle olup veya
olmadigini pek soruşturmaz. Bence bu adin incelenmesi önemlidir. Zira
geçmişte uydurulmuş bir yalan günümüze kadar devam edebiliyor ve sonu
gelmez propaganda neticesi gerçek gibi halkin belleginde köklenebiliyor.
Zamanimizda, DEMOKRASI sözcügü ile tanimlanan kavram ile toplumlari idare tarzi
bir nevi DIN haline getirilmiştir.
Çok ilginçtir ki "DEMOKRASI" idare tarzi da dinler ve onlarin
meshepleri gibi insanlari hep birbirine düşürüyor, demokrasinin tatbik
edildigi pek çok ülkede kargaşa ve bölünme yaratiyor. Bu yeni
"dinin" dünyada yayicilari her kesi bu siyasi dine sokmak için açik
ve kapali her türlü siyasi baskiyi yapmakta, sinsi oyunlar oynamakta ve dünya
toplumlarini zorlamaktadirlar.
Dikkat edilmelidir ki her demokrasi kavramini benimsemeye çalişan çogu
ülkelerde büyük karişikliklar dogmakta ve sonunda bölünmeler olmaktadir.
Bu nerdeyse, bati dişinda her yerde, kaçinilmaz bir gerçek olmaya
başlamiştir. Bölücülük ve kargaşa yaratma özelligi
"DEMOKRASI" kavraminin göze gelmeyen fakat temelinde olan bir
niteliktir. Bilinir ki "demokrasi" kavramini ülkede ilk tatbik
etmeye kalkiştiginizda en önce ülke çapinda bir fikir bölücülügü ortaya
çikar. Ayni yahut benzer görüşlü kimseler aralarinda birleserek
"PARTI" denen kuruluşlari ülke çapinda kurarlar. Bu
bölünme ilkin pek zararsiz gibi görünürse de sonunda birbiri arasinda
yarişan politik partiler bölüşmeyi daha da ileri götürerek ve
olasilikla çeşitli yerlerden aldiklari maddi ve manevi yardimlarin da
sayesinde, dişardan bagli kontrol ve kumanda iplerinin oynatilmasiyla
diş güclerin gizli çikarina işlemege başlar. Bilhassa hedef
ülkeleri bölme ve yönetme sevdalisi olan diş gücler hep illa
"demokrasi" olmalidir derler de başka bir şey
demezler. Çogu zaman bu degişim ülkeyi töreler bakimindan alişilmadik
bir kaliba sokma olayidir.
Tanimlamaya göre, DEMOKRASI, bir toplumda halkin kendi kendini IDARE tarzidir.
Başka bir degimle, toplumun ortak işlerinin ve ilgilerinin
idaresi kendi seçtigi temsilcilerle yapilan ve yönlendirilen bir idare
tarzidir. Diger bir degimle, "SEÇME" ve "SEÇILME"
demokrasi kavramin temelidir ve temelindedir. Günümüzdeki haline kiyasla ve
söylendigine göre bu idare tarzi en az 2500 sene evvel eski Yunanistanda Atina
kent devletinde dogmuş ve bu sebeple "Greklere" mal
edilmiştir. Halbuki gezginci Grek (Rum) ile Atinali Yunan (ION, AYHAN)
ayni soydan olmayan gruplardir. Bu konuda dünya ve tarih
yaniltilmiştir ve yalanlarla doldurulmuştur.
Bu yazimda DEMOKRASI kavrami ile ilgili bazi sözcüklerin kökenini
alişilmadik bir tarzda inceleyecegim. Grek dilinde bulunan sayisiz
sözcükler ve adlarda oldugu gibi, DEMOKRASI adi da bünyesinde birbirinden
farkli Türkçe ifadeleri saklayan bir sözcüktür. Bir nevi tek kelimelik Türkçe
sözler toplulugudur. Grekçede bu idare tarzi ile ilgili olarak şu
sözcüklerle karsilaşiyoruz:
Grekçe DEMOKRATIA (Ingilizce "democracy, republic"), yani
Türkçe "demokrasi, cumhuriyet" anlamli bir sözcüktür.
Grekçe DEMOKRATIKOS (Ingilizce "democratic, republican"),
yani Türkçe "demokratcilik, cumhiriyetcilik) anlamli sözcügü de buluyoruz.
[DIVRY's Greek-English Dictionary, 1988, s. 470].
Konumuzla ilgili bu temel kavramlari bu şekilde belirledikten
sonra, şimdi tekrar Grekçe DEMOKRATIA sözcügüne dönelim.
1. DEMOKRATIA:
Dilcilerin tanimlamasina göre DEMOKRATIA sözcügü Grekçe "DEMOS" (the
people) sözü, yani Türkçe "halk" anlaminda, ve
"KRATEIN" (to rule), yani Türkçe "idare
etmek" anlaminda sözcügünden oluşuyor, [Webster's Collegiate
Dictionary, 1947, p. 267]
Dikkatle inceledigimizde bu Grekçe DEMOS sözcügü Türkçe "aDEMUS"
(ADEMIZ, ADAMIZ) yani "HALKIZ" anlamli sözcügün
degiştirilmiş ve gizlenmiş hali oluluyor.
Ayrica Grekçe "KRATEIN" sözcügü de "KN-ITARE" şeklinde
yeniden dizildiginde karşimiza en azindan Türkçe "IDARE" sözü
çikmaktadir. Böylece, DEMOKRATIA sözcügünün yapisi, "ADEM-US"
+ "ITARE" => "ADEM + ITARE-SU" şeklinde
Türkçe "ADEM IDARESI" (HALK IDARESI) oluyor ki bu da kuşkusuz
"demokrasi" kavraminin Türkçe tanimlamasidir.
Bu buluşlar kadar önemli olan başka bir açiklama da DEMOKRATIA
sözcügünün şu şekilde deşifre edilmesinden buldugumuz
Türkçe ifadedir:
1.1 DEMOKRATIA sözcügü harf-be-harf "REI-ATMAKDO"
şeklinde yeniden dizildiginde ortaya Türkçe "REY-ATMAKDU" (REY
VERMEDI, OY VERMEDI) anlamli sözü çikiyor ki bu da sözde
"DEMOKRATIA" sisteminin en başta gelen özelligidir. Zira seçim
yapan bir idare tarzinda adaylara "REY" (OY) verilir (atilir) ve
sandiktan çikan reyler sayilarak kimin kazandigi tesbit edilir. Bu sözde Grekçe
sözcügün en şaşirtici ve isbatlayici yönü onun Türkçe "REY-ATMAKDO" ifadesinden
yapilmiş oldugu gerçegidir. Bu da isbat ediyor ki sözde
"GREK" dili her haliyle Türkçeden ve eski Türkçe konuşan
Tur/Türk/Oguz dünyasindan hirsizlanmiş bir dildir! Bunun
neticesi olarak da sözde "eski Greek medeniyetinin" eski
Tur/Türk/Oguz dünyasi medeniyetinden hirsizlanip yeniden şekillenmiş
bir "medeniyet" oldugudur. Bunun gibi, bütün Musevi ve Isevi
din dünyasi da bu hirsizligi yapmişlar ve tarihte günümüze kadar bu
hirsizligin üstünü örtmüş ve ayni zamanda yanliş bilgilendirme
ile Türkleri eski dünya tarihinde yok saymişlardir.
Tarihte insanlari birbirine düşüren toplumlar-arasi düşmanca
olaylarin arkasinda genellikle eski ve yeni devirlerin hep gezgincilerin din
adamlari ve onlarin yalanci yardakcilari olan "politikacilar"
olmuştur. Öyle ki bunlarin törelerinde dogadaki "harami"
(eşkiya, hirsiz) arilar modeli izlenmiş ve Turanli Tur/Türk/Oguz
toplumlarini içerden ve dişaridan vuran eşkiya toplumlar olarak
gelişmişlerdir. Dogada var olan "harami arilar" da
gezginci arilar olup onlar normal kovanlarda yerleşik arilarin kovanlarina
saldirirlar ve yerli kovan arisini yendikten sonra orada mevcut
her şeye sahip çikarlar. Gezginciler de ayni kavrami izlemiş ve
toplumlarin sirtindan geçinmişlerdir. Günümüzde izlenen sömürgecilik yahut
"emperialism" bu kavramin tatbikatindan başka bir sey degildir.
O sebeple, sömürgeciligin başka bir adi da
"colonialism"dir ki bu deyim de aricilikta kullanilan bir degimdir.
Bu gezginci gruplar arasinda "Aramaic" (Türkçe
"Aramaci" sözünden) yahut "Harami" (eskiya) adlari
ile de bilinenler vardir ki bu gezginci çingeneler oldum olasi Türk
dünyasinin başina musallat olup onlari sinsi sinsi hem kendilerini koruyan
ve hem de kendilerine hizmet eden toplumlar olarak kullanmişlardir.
Günümüzde Türklerin başina oynanan siyasi ve sinsi oyunlar da
yine bu gibi gruplarin çeşitli hilekar oyunlarinin neticesidir.
Șimdi bu bilgilerin işiginda "demokratia" adini biraz daha
inceleyelim:
1.2 "Cumhuriyet" anlamli Grek
"DEMOKRATIA" sözcügü "O-IDARA-TEMK"
şeklinde incelendiginde, sözcügün bünyesinde Türkçe "O IDARA
DEMEK" degimini sakladigini da görüyoruz. Bu ise demokrasiyi
tanimlama bakimindan dogru bir ifadedir. Zira "DEMOKRATIA" bir
IDARE tarzidir.
Ayrica, DEMOKRATIA sözcügü "IDARA-ETMK-O" şeklinde
incelendiginde onun Türkçe "O IDARA ETMEK" anlamli ifade oldugunu
görüyoruz ki bu da dogru bir tanimlamadir. Zira, "DEMOKRATIA"
adli kavram halki idare etmek tarzlarindan biridir.
1.3 DEMOKRATIA sözcügü "KO(I)-IDARA-ETM"
yahut "KOI-(I)DARA-ETM" şeklinde incelendiginde onun
Türkçe "KÖY IDARA ETME" degimi oldugunu görüyoruz. Böylece, bu
sözcügün başka bir temel anlaminda "KÖYÜ IDARE ETME" kavramini
buluyoruz ki herkesin birbirini tanidigi küçük bir yerleşim sisteminde
köyün idaresi halkin kendi aralarinda konuşup anlaşarak köyü
ilgilendiren konulari tanzim etmesi demektir. Bu sistem Türklerin köy
teşkilatinda ötedenberi var olmuş ve de olagelen bir sistemdir.
Aralarinda bir "KÖY BASI" (muhtar) ve iki adet te onun
yardimcisi ve bir köy bekçisi seçimi ile köyün işleri yürütülür
olmuştur.
1..4 DEMOKRATIA" sözcügü harfe-be-harf
"KARA-DEMTI-O" şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe "KARA
DEMEDI O" (TERS KONUSMADIR O, TENKID ETMEDIR) degimini de buluyoruz ki bi
ifade ile vatandaşin sisteme karşi konuşabilme yetkisinin oldugu
anlamina gelebilir. Böylece bu sistemde idare edenlerin lehine konuşuldugu
gibi onlara karşi da konuşulabilir.
1.5 DEMOKRATIA sözcügü harfe-be-harf "OI-EDARA-TMK"
şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe hem "ÖY IDARA TeMeK " (EV
IDARA DEMEK/ETMEK) ve hem de "OY IDARESI DEMEK" (REY IDARESI DEMEK)
anlamli, yani "OY" (REY) verme yoluyla "SEÇIM" yapma
idaresi anlamli bir degimi buluyoruz. Diger bir degimle, "Çok OY"
alan grup (parti) idare etme yetkisini de aliyor. Bu da zaten
"demokrasi" kavraminin en başta gelen şartlarindan
biri ve birincisidir. Bu çakişma da tesadüflerin neticesi olamaz!
1.6 DEMOKRATIA sözcügü harfe-be-harf
"KARATI-DEM-O" şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe
"KARACI DEME O" (ÇINGENE DEMESI O) degimini buluyoruz.
Bu Türkçe tanimlama ile her kafadan bir sözün gelmesi ve ortaya bir söz
curcunasinin çikmasi demektir. Bunu kelimenin Ingilizce olarak verilen
DEMOCRACIA şeklinde daha rahat görmekteyiz. DEMOCRACIA sözcügü
harfe-be-harf "CARACI-DEM-O" şeklinde yeniden dizildiginde
Türkçe "GARACI DEME O" (KARACI DEMESI O) degimini buluyoruz.
"GARACI DEMESI" tanimlamasi ise Türk köy kültüründe "çingene
konuşmasi", "agiz kalabaligi", "her kafadan bir sesin
gelmesi" anlamindadir ki kimin ne dediginin kimse tarafindan
anlaşilmamasi ve dinlenilmez oluşu demektir.
Nitekim bu idare tarzinda, yani "demokraside" seçimler yapilip
bitirildikten sonra, seçmenler gerek sistem ve gerekse seçilenler hakkinda ve
gerekse sistemin uygulanişi hakkinda fikirler beyan edebilmekte iseler de,
seçimi kazananlar bu konuşmalari genellikle pek dikkate almazlar.
Genellikle söylenen sözler başkalarinin ve bilhassa idareye seçilmiş
olanlarin bir kulagindan girip digerinden çikar ve söylenenler pek te
degerlendirilmez. Toplumun işlerinin idaresi idareye seçilmişlerin
kendi aralarinda verdikleri kararlar yönünde işler. Böylece,
"demokrasi" pek te denildigi gibi "halkin kendi kendini
idaresi" degildir. Oylama bittikten sonra, seçilen grubun seçildikleri
süre boyunca oldukca diktatörce davranmalari genellikle olagan bir durumdur.
Idarede istenilmeyen yozlaşmalari kontrol edecek bagimsiz kurumlar
olmadikca eski alişkanliklar oldugu gibi devam edebilir.
Türkçe- Ingilizce Redhouse sözlügü, Türkçe "KARACI" (GARACI)
sözcügünü Ingilizce olarak: "1. gypsy, 2. Brigand, highwayman; 3.
trickster; 4. backbiter" şeklinde, yani Türkçe olarak: "1.
çingene; 2, eskiya, harami, yolkesen; 3, hilekar; 4. arka isiran" şeklinde
tanimliyor, [Türkçe- Ingilizce Redhouse Sözlügü, 1987, s. 602].
2. Grekçe "DEMOKRATIKOS"
Grekçe DEMOKRATIKOS ("democratic, republican") yani "demokratik
bir şekilde işleyen bir idare tarzi" anlamli bir sözcük
oluyor. "Demokratik şekilde" yapilmiş bir idare
tarzinin en temel prensibi "SEÇIM" yoluyla toplumun işlerini ve
kanunlarini yapacak temsilcilerin oylama yoluyla en çok oy (rey) alanlarin
belirlenmesi ve idareyi ele geçirmesidir.
Șimdi bu DEMOKRATIKOS sözcügünün yapisini inceleyelim. Bu
sözcügün başka bir yapisi da bati dillerinde DEMOKRATICUS
şeklindedir. Bu sözcükteki C harfi, çok kimlikli bir harf olup,
Türkçeden sözcük yapiminda yerine ve geregine göre C, S, G, ve K seslerinin
(harflerinin) yerine kullanilabilmektedir. Böylece:
2.1 DEMOKRATICUS sözcügü harfe-be-harf
"SECUM-IDARTO-K" şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe
"SEÇIM IDARaDU" yahut "SEÇIM IDARESIDI) degimini
buluyoruz. Bu Türkçe tanimlama ise "DEMOKRASI IDARE" şeklinin
tanimlamasini Türkçe olarak yapmaktadir.
Bu sözcük "SECMK-IDARTU-O" şeklinde de desifre edilebilir ki bu
haliyle yine Türkçe "SEÇMEK IDAREDU O" (SEÇMEK IDARESIDI O"
anlamli degim oluyor ki o da yine demokrasi kavramini kisaca tanimliyor.
Dil bilimcilerinin iddialarina göre, Türkçeden çok ayri ve bagimsiz olarak
gelişmiş olan Greek ve Latin dillerine ait bu sözde "Greek"
yahut "Latinleştirilmiş" haliyle
"DEMOKRATICUS" sözcügünün bünyesinde hem Türkçe "SEÇIM" (SEÇMEK)
sözcüklerini ve hem de "IDARA" (IDARE) ve "IDARADU" (IDAREDI)
sözlerini bulmamizin olasiligi sifir denecek kadar küçüktür. Halbuki bu
Türkçe sözleri DEMOKRATICUS sözünün içinde buldugumuzu kuşku götürmez bir
şekilde gösterdik. Bunun anlami Greek ve Latin dillerinindeki bu
sözcüklerin bilinçli bir şekilde Türkçe tanimlama sözlerinden
yapilmiş oldugu gerçegidir. Bu neticeyi, "demokratik yapma"
anlamli Ingilizce "DEMOCRATIZATION" sözcügünde de görebiliyoruz.
DEMOCRATIZATION sözcügü, son "T" harfinin de
"SH" (ş) şeklinde okundugunu da göz önüne alarak, yani
DEMOCRATIZASHION şekline getirdikten sonra harfe-be-harf
"ZECHIM-IDARASOTO-N" yahut "SECHIM-IDARAZOTO-N"
şeklinde yeniden dizildiginde karşimiza çikan sözün Türkçe
"SEÇIM IDARASUDU" (SEÇIM IDARESIDI) tanimlamasi oldugunu görüyoruz.
Bunun ikinci bir deşifre hali de "ZECHMIN-IDARASOTO" yahut
"SECHMIN-IDARAZOTO" şeklinde yapildiginda karşimiza
çikan sözün Türkçe "SEÇMEN-IDARASUTU" (SEÇMEN-IDARESIDI) oldugunu
görüyoruz. Burada Türkçe "S" harfi "Z" harfi ile
degiştirilmiştir.
Bu Türkçe degim de, yukarida buldugumuz gibi, yine "demokrasi"
kavramini en açik bir şekilde tanimlamaktadir. Evet
"demokresi" idare tarzi "seçmenlerin seçimi ile iş
başina getirilen kişiler tarafindan ülke işlerinin ve
sorunlarinin yönetildigi bir idare tarzidir". Bunu kimse inkar edemeyecegi
gibi bu Ingilizce sözcügün içinde bu Türkçe ifadenin de bulunuşunu da
kimse inkar edemez. Dilciler bu çakişmalari izah etme zorundadirlar!
2.2 DEMOKRATIKOS sözcügü harfe-be-harf
"SOK-REI-ATMKDO" şeklinde yeniden dizildiginde
Türkçe "ÇOK-REY ATMAKDU" anlamli bir degimi buluyoruz ki bu
seçimde çok seçmenin olmasini öneren bir tanimlamadir. Seçime ne kadar
çok rey veren seçmen katilirsa netice de o nisbette güclü ve temsil edici bir
seçim olur. Demokrasi kavramini tanitan bu Türkçe tanimlamada demokrasi
idare sisteminde toplumu idare edebilmek için en başta
gelen şartin, yapilan seçimde katilimin çok olmasi ve seçilecek
adayin da en çok reyi (oyu) almasi kuralidir. Bu çakişma da
tesadüflerin neticesi olamaz! Bunu birileri bilinçli olarak sözde Grek
sözcügünün içine örmüş olmalidir!
Türkçe sözlerden Grekçe sözcükler yapilirken Türkçe kaynaktaki C, Ç
ve Ş harfleri çogu zaman Grekçeye "S" şeklinde
degiştirilerek geçirilmiş oldugu sayisi bini aşan Grekçe
sözcüklerin deşifre edilmesinden anlaşilmiş bir gerçektir.
Ayrica yine belirtmek isterim ki Grek sözcüklerinin en sonuna gelen sözde
"S" harfi, gerçekte çok zekiçe işlenmiş S, Ș, Z
ve Ç harflerinin gizlenmiş halidir.
2.3 DEMOKRATIKOS sözcügü harfe-be-harf
"KARSI-DEMKTO-O" şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe
"KARŞI DEMEKDI O" (KARŞI KONUŞMAKTIR O) anlamli bir
degimi buluyoruz. Demokrasi kavramini tanitan bu Türkçe tanimlamada, demokrasi
idare sisteminde, gerek sisteme ve gerekse onun idaresini yapanlara karşi
konuşmak (tenkit etmek) sistemin izin verdigi bir prensiptir. Ve de
toplumu idare edenler için tenkit edilmek kabul edilen ve/veya kabul edilmesi
gereken bir pirensiptir.
2.4 DEMOKRATIKOS sözcügü harf-be-harf
"KORAS-ODEMKTI" yahut "KOROS-ADEMKTI" şeklinde yeniden
dizildiginde Türkçe "KURUŞ ÖDEMEKTI" (PARA
VERMEKTI, PARA ILE OY ALMAKTI) anlamli bir degimi buluyoruz.
KURUŞ sözü Türkçenin çok eski bir sözü olup Türk parasinin birimidir.
Anadoluda ilk altin "KURUŞ" parayi basanlar
"LYDIA" adi ile tanitilmiş Tur/Türk/OGUZ insaninin ünlü kirali
"CROESUS" (KURUŞ) [560-546 BC (or 560-547)]
olmuştur. Günümüzde tatbik edilen "demokrasi"
sistemlerinde bu tanimlama ile belirtilen "KURUŞ ÖDEME"
gelenegini de her yerde görmekteyiz. Sözde en ileri demokrasi yerlerinde
bile seçim kampanyalarinda, belirli gruplar istedikleri "adaylari"
desteklemek için para toplamakta ve adaylar da toplanan bu paralari
harçayarak kendilerini tanitmakta ve hatta seçiciye gizlice gelir vaadlerinde
bulunarak halkin reyini almaktadirlar. Genellikle kim bol para dagitiyorsa, ve
kim bol keseden vaadlerde bulunmuşsa aldigi oy sayisi da o nisbette daha
fazla olabiliyor ve toplum idaresini ele geçirenler de genellikle onlar
oluyorlar. Demokrasiyi "para" gücüyle yönlendirmek onun en başta
gelen kusurlarindan biridir. Işin içine para girince, sistem adalet yönünü
kaybetmekte ve bir nevi "ZENGININ" idaresine dönüşmektedir.
Böylece kimin parasi ve şöhreti bol ise onun
seçilme şansi daha da artmaktadir. Yani işin temelinde,
halk ve halkin çikarlari degil, seçilmek isteyen kişinin ve
taraftarlarinin kendi çikarlari öne geçmektedir.
2.5 En son olarak DEMOKRATIKOS" sözcügü harfe-be-harf
"KORKOSA-ETMDI" şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe "KARGAŞA
ETMEDI" (KARIŞIKLIK ÇIKARMADI) anlamli degimini
buluyoruz. Görülüyor ki bu anlaminda demokrasi sistemi bir
"KARGAŞA" çikarma ve toplumu "BÖLME" ve birbirine
karşi oynama sistemidir. Nitekim "kargaşa" yahut
"bölünme" zaten birbirine zit fikirleri savunan gruplarin
birleşerek toplum içinde "partiler" oluşturduklari zaman
başlamaktadir. Başka bir degimle, dili, soyu sopu, milliyeti, kökü,
töresi ve tarihi bir olan bir topluma demokrasi idare tarzini tatbik
ettiginizde sistemin dogasi ve tanimlamasi geregi ister istemez bir parçalanma,
partileşme, gruplaşma ve neticede de bir bogaz-bogaza gelme ve
bölünme olmaktadir. Bu da demokrasi idare tarzinin diger bir arzu edilmeyen
kusurlu yönüdür. Bu durum, iyi kontrol edilmedigi takdirde, topluma sulh
getirme yerine daima bir gerginlik, çatişma ve geçimsizlik getiren bir
özellik olur.
Ne gariptir ki "demokrasi" sisteminin dünyada her yerde yayilmsini en
çok isteyen emperiyalist güclerdir. Fakat onlar demokrasi sisteminin bu
bölme ve kargaşa çikarma özelliklerini hiç bir zaman dile getirmezler.
Tipki, sözde "din özgürlügü" kavraminin saglandigi bir ortamda
pek çok uyduruk dinlerin topluma getirdigi "kargaşa" ve
"bölünme" gibi, demokrasi sistemi de ayni neticeyi dogurmaktadir.
Elbette ki, gerek demokrasi sistemi ile ve gerekse çok dinlilik sistemi ile
kendi aralarinda bölünmeyi istekli olarak kabul etmiş olan bir toplum bir
gün gelir de birbirinin karşisina dikilirse, durumdan suçlanacak ilk grup
yine kendileridir. Böyle bir durumda, sistemi teşvik edici diş gücler
hemen kendilerince desteklenen tarafta yer almakta gecikmezler.
Görülüyor ki iç ve diş bölücülerin açik ve gizli çalişmalari ve
yönlendirmeleri ile, toplumun kendi arasinda ki bu masum bölünmesi, kökü ve
soyu ayni olan toplumu beklenmedik zamanda parçalanmaya ve ülkenin bölünerek
başkalarina yem olma durumuna götürebiliyor. Günümüzde Türkiye, içten ve
diştan yapilan oyunlar ile, baskilar ve yönlendirmelerle böyle bir yola
dogru itilmektedir. Şimdi Türk toplumunun aklini başina
alma ve birbirine sarilarak tek yürek halinde atan bir birlik içinde olma
zamanidir. Dişardan okunan kaval seslerine arkasini dönmek ve
kulagini tikamak zorundadir. Aksi takdirde, kendilerine dost görünüp aslinda
düşman olan gruplarca kurulan tuzagin içine kendi arzulariyla düşme
olasiligi vardir. Zaten diş güclerin istedigi de budur. Unutulmamalidir
ki düşenin dostu olmaz ve sözde yardima gelenler ise daha da tekme vurup
çukurun içine iterler!
Içeride bölünme başladiktan sonra diş gücler "demokrasi"
sevdalisi olarak bölünen gruplari birbirine karşi kullanirlar ve onlardan
bazilarina da kendi çikarlari çerçevesinde arka çikarlar. Yöreye
"haberci" diye gönderilen, aslinda çok ustaca egitilmiş
kimseler, gerek propaganda yaparak ve gerekse kişkirtici dilleriyle ortayi
iyice kariştirir ve durgun sulari bulandirirlar. Bunlar aslinda
sömürgeci sistemin yerli halk arasina girmiş, hür konuşma maskesi
altinda her türlü kargaşayi yaratmakta usta kimselerdir. Din yayan
misyonerler oldugu gibi bunlar da "demokrasi" havariligi yaparlar ve
bu da demokrasi aşiklarina pek normal görünür. Gerçekte iki grup
birbirini tamamlar şekilde gizlice iş, fikir ve el birligi ederler.
Diş güclerin bölünmüş toplum içinden edindikleri işbirlikcileri
sayesinde sinsi diş güclerin oyunu daha da kolaylaşir. Bu oyun en
azindan Türk dünyasinin başina Sümerlerden beri oynanmaktadir. Tarih
boyunca bu gibi oyunlara yenik düşen Türk dünyasinin saf ve dürüst insani,
adlari, dilleri, dinleri ve tarihleri Türkçeden yapilmiş uyduruk dillerle
degiştirilerek tarihten silinmişlerdir.
"KARGAŞA ETMEDI" anlamli DEMOKRATIKOS sözcügüne benzer bir
başka Grekçe sözcük te DEMOKOPIKOS sözcügü olup (Ingilizce "demagogic(al)"),
yani "bölücülük, firsat düşkünlügü" anlamindadir. [Divry, 1988,
p. 470]. Ingilizce DEMAGOGUE: "A speaker who seeks to make
capital of social discontent and gain political influence" [Webster's
Collegiate Dictionary, 1947, p. 267] , "a factious person",
yani, Türkçe "bölücü kimse", firsattan istifade edip yaygara çikartan
ve kendine çikar arayan kimse" anlamli bir sözcük oluyor.
Pek çok birden fazla kimlikli harflerle dolu olan Grek alfabesinde Latinca
"P" sembolü ile gerçekte "R" harfi tanimlanir ve bu
sebeple DEMOKOPIKOS sözcügü içindeki P harfi iki kimlikli bir harfdir.
Bir halinde "P" harfidir ve ikinci halinde "R"
harfidir. Böylece, DEMOKOPIKOS sözcügünde bu P yerine gerçek kimligi olan
R harfi yazildiginda sözcük DEMOKORIKOS şeklini almaktadir. DEMOKORIKOS
sözcügü ise harf-be-harf "KORKOSO-IDME" şeklinde
incelendiginde onun Türkçe "KARKAȘA IDME" (KARGAȘA ETME,
KARGAȘA YARATMA) degimi oldugunu görüyoruz. Bu Türkçe tanimlama ise
sözde "DEMAGOG", diger adiyla DEMOKOPIKOS kavraminin
tanimlamasidir. Görüldügü gibi, bu Grek sözcügü de Türkçeden
hirsizlanmiştir. Bilindigi üzere, "KARKAȘA ETME" kavrami
bilinçli şekilde fitne fesat yaratip, insanlari kiziştirma ve
ortaligi kariştirma kavramidir ki bu insanlari birbirine düşüren kara
yüreklilerin işledigi hain oyunlardir.
Görülüyor ki Grekçe DEMOKOPIKOS (DEMOKORIKOS) sözcügü yine Grekçe
"DEMOKRATIKOS" sözcügü ile kavram ve dilcilik bakimindan bir gizli
akrabalik oluşturmaktadir.
Bulunan Türkçe ifadenin tipatip bir şekilde kelimenin verilen anlami
ile çakişmasi tesadüflerin neticesi olamaz. Bu çakişmalar ancak
birilerinin Türkçe tanimlamalar üzerine dil oyunlari oynadiginin kanitidir. Bu
da sözde "Grekçeye" (Rum diline) sözcükler yapilirken Türkçenin
kaynak dil olarak kullanildigi gerçegi ile izah edilebilir. Başka bir
degimle, Türkçe, dil olarak, "GREK"(RUM) dilinden çok önce var olan
bir dil idi ve "demokrasi" kavrami ile ilgili tanimlamalarda
kullanilan Türkçe sözcükler, örnegin: "SEÇIM, REY, OY, ATMAK, IDARE, ADEM,
HALK, IDARE ETMEK, ÇOK OY almak, vs., Tur/Türk/Oguz toplumlarinda çok önceden
geliştirilmiş kavramlar idi. Eski Orta Asyanin Türk dünyasinda HAKANLAR
HANLAR ve BEYLER arasindan seçimle belirlenen kişilerdi. Dolayisiyle bu
kavramlar eski Türk dünyasina yabanci kavramlar degildi. Belli ki Karacilara
dil üretme işi ile ugraşan Grek dilcileri bu kavramlari çok iyi
bilmekte idiler. Onlar çeşitli idare tarzlarini tanimlarken,
kavramlari önce Türkçe degimlerle tanimladiktan sonra bambaşka kalip
içinde şifrelendirerek yahut arzuya tabi bir şekilde
degiştirerek Grekçe diye bilinen çesitli sözcükleri türetmişlerdir.
Bir sözcük içinde birden fazla Türkçe tanimlamalarin oluşu da pek
tesadüfi degildir. Bu da birden fazla Türkçe tanimlamanin ayni sözcük
içine işlenmesiyle mümkündür. Büyük olasilikla, bu dilci gruplar
genellikle kapali kapilar arkasinda gizli çalişan "kabal" din
adamlarindan oluşan gruplar idi.
3. Latince RES PUBLICA veya REI PUBLICA (The Republic) hakkinda:
Demokrasi kavrami ile ilgili olarak Latincede "RESPUBLICA" ve
"REIPUBLICA" sözcükleri vardir ki "REPUBLIK" (cumhuriyet)
anlamlidirlar.
Latince RES PUBLICA veya REI PUBLICA (The Republic) , the
state, universal, general; common; ordinary", [Cassell's Compact
Latin-English, English-Latin Dictionary, 1962, s. 217], olarak tanimlaniyor ki
Türkçe "devlet, evrensel, genel, herkese ait; ortak; ve adi, dogal,
alişilmiş şey" şeklinde tanimlanmaktadir.
Ayrica, Latince PUBLICANUS : (relating to the farming of the public
taxes; a farmer of the Roman taxes), [Cassell's Compact Latin-English,
English-Latin Dictionary, 1962, s. 205], yani bu iki yüzlü ve kaypak
tanimlamada, hem "vergi toplama" olayi kasdediliyor ve hem de Roma
imparatorlugunun genellikle vergi yükünü çeken yerli "çiftçi" halki
tanimlaniyor. Șimdi bu anlayiş içinde " REI
PUBLICANUS" sözcügünü inceleyelim:
REI PUBLICANUS sözcügü harf-be-harf "SABNCU-REI-ULIP"
şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe "SABaNCU-REI ULIP"
(SABANCI REY OLUP) yahut "SABaNCU-REI ALIP" yani "ÇIFTCI
REY ALIP" veya OLUP" anlamli tanimlamalari buluyoruz.Türkçe SABANCU
"çiftci" ve REY de "oy" demektir.
Latincede REI yahut RES Türkçe
"şey; cisim; madde, eşya" olarak veriliyor. Ilginçtir
ki REI sözünde R harfi "Ş" ile degiştirildiginde Türkçe
"ŞEY" sözü çikiyor ki bu bir tesadüfün neticesi olamaz. Ayrica,
Latince "REI" sözü de Türkçe REY (REI, OY) sözcügü ile ayni oluyor ki
"REY" sözcügü "demokratia" sözcügünde de vardi.
Görülüyor ki bu REY sözcügü gerek Grekçe ve gerekse Latinceden önce de
Türkçede var olan tek heceli bir sözcük idi ve eski Türkçeye ait bir sözdü. REY
(RAY) sözcügünün Farsca yahut Arapca oldugu iddiasi da inandirici degildir.
Ikincisi, Türkçe "SABaNCU" tarlada "SABAN" işleriyle
ugraşan kişinin (çiftçi) Türkçe adidir. Sabancunun "REI
almasi" yahut "REY olmasi" ise çiftçiye rey kullanma hakkinin
verilmesi demektir ki ancak bu şekilde bir ülke "republik" bir
devlet olabilir.
Bunun anlami Romalilar da yerli halka bilhassa çiftçilere rey kullanma
hakki verildigi zaman asil "cumhuriyet" idaresi başlamiş.
Ondan öncelerinde yerli ve çiftcilik yapan köyluye bu hak taninmiyordu ve onlar
sadece "serf" (esir, vergi veren hizmetci) olarak kullaniyorlardi.
Tarihte gezginci çingene kavimlere ait idare tarzlari daima toplumda sinif
farki yaratan diktatorce sistemler olmuştur.
Ayrica Latince PUBLICANUS sözcügü harf-be-harf "SABN-PILUCU"
şeklinde yeniden dizildiginde Türkçe "SABAN BILICI" yani
"TARLA IȘLERINI BILEN ÇIFTÇI" sözünü buluyoruz. Bu da bati
dillerinde "PUBLIC" dedikleri ve genel halki temsil eden
"köylü", yani yerli halk olan çiftçilerden başka kimse degildir.
PUBLIC sözcügü Ingilizce olarak Internette "etimoloji
sözlügünde" şu şekilde de tanimlaniyor. http://www.etymonline.com/index.php?term=public:
public (asj.)
" "of or pertaining to the people," from O.Fr. public (1311), from L. publicus, altered (by influence of L. pubes "adult population, adult") from Old L. poplicus "pertaining to the people," from populus "people." Meaning "open to all in the community" is from 1542. The noun meaning "the community" is attested from 1611."
Latince POPLICUS sözcügü
"CUS-POPLI" şeklinde yeniden dizildiginde aslinin Türkçe
"GUZ PAPALI (OGUZ BABALI) yani "OGUZ HALKI" anlamli sözünü
buluyoruz ki bu da yerli halkin Tur/Türk/Oguz halki oldugunun kesin
işaretlerinden biridir. Ayrica POPULUS sözcügü de bunun böyle oldugunun
kanitlamaktadir. Șöyle ki:
Latince POPULUS (the people as forming a state; a state; a crowd, host;
the sovereign people; the democratic party), [Cassell's
Compact Latin-English, English-Latin Dictionary, 1962, s. 192-193], ki Türkçe "bir
ülkenin halki; bir devlet; bir topluluk, yerli halk; bagimsiz halk; demokratik
parti" şeklinde tanimlaniyor
POPULUS sözcügü "POP-ULUS" şeklinde incelendiginde Türkçe
"PAPA ULUS" (baba ulus, ana ulus, bagimsiz devleti yaratan yerli
ulus) anlamli Türkçe sözü buluyoruz ki bu da Latincede POPULUS sözcügüne
verilen anlamin tipatip aynidir. Bu sözde "Latince" sözcük içinde
buldugumuz "ULUS" sözcügü bilindigi üzere Türkçe "ULUS"
sözcügüdür. Millet ve halk anlamli olan bu Türkçe sözcük ülkenin ayni
kökten gelen halkinin tümüne birden verilen öz Türkçe bir sözdür. Dikkat
edilmelidir ki bu çakişmada yine tesadüflerin neticesi olamaz.
Ayrica Ingilizce COMMUNITY sözcügü "A body of people living in the
same place under the same laws; hence, an assmblage of animals or plants living
in a common home under similar conditions", [Webster's Collegiate
Dictionary, 1947, p. 203], şeklinde yani "ayni yerde ayni
şartlar ve kanunlar altinda yaşayan insan toplulugu, hayvan ve bitki
toplulugu"olarak tanimlaniyor.
COMMUNITY sözcügü harf-be-harf "MINUM-COYT" yahut
"MNUM-COYTI" şeklinde incelendiginde ve "C" harfinin
"K" olarak seslendirildigini de göz önünde tutarak, Türkçe
"MENIM KÖYDÜ" (BENIM KÖYDÜ) anlamli tanimlama sözünü buluyoruz ki bu
da Türkçe olarak yine çogumuzun ait oldugu köyün halkini tanimlayan bir Türkçe
ifadedir. Elbette ki "köyün halki" da kavram olarak Ingilizce
"community" kavramindan başka bir şey degildir. Bu
çakişma da bu Ingilizce sözcügün Türkçeden hirsizlanmiş oldugunun
kesin kanitidir.
Böylece görüyoruz ki bütün bu Latince ve Ingilizce sözcüklerin temelinde
yerleşik köy halkini, yani çiftçileri tanimlayan Türkçe dilli tanimlamalar
bulunmaktadir. Bu da gerek eski çaglarin Italyasinda ve gerekse Ak Deniz
bölgelerinin yerli insanlarinin çok eskilerden beri Türkçe konuşan Tur/Türk/Oguz
insani oldugunun delilidir. Bunu kimse inkar edemez! Bu gerçegi inkar edecek
kişi ya ne kouştugunu bilmeyen cahil bir kişidir yahutta dil
cambazligi ile gerçekleri gizlemege alişmiş biridir!
4. Latince SUFFRAGATOR sözcügü hakkinda:
Latince SUFFRAGATOR veya SUFFRAGATORIS sözcügü "a voter in
favour; a (poltical) supporter", [Cassell's Latin-English,
English-Latin Dictionary, 1997, s. 217], yani "oy veren seçmen,
siyasi destekleyici" şeklinde tanimlaniyor. Latince suffragator sözcügü
Latince suffragium sözcügünden geldigi iddia edilir.
Latince SUFFRAGATORIS sözcügü "SSOF-FARIGUTAR" şeklinde yeniden
dizildiginde, onun aslinin Türkçe "ŞÖF VERICÜTÜR" (ÇÖP
VERICIDÜR, FIŞ VERICIDÜR, REY VERICIDIR, OY VERICIDÜR) anlamlari ile bir
"SEÇMEN" kimseyi tanimlamaktadir.
Bu "anagram"da, Türkçe "Ç" harfi önce "Ş"
harfine ve sonra da "SS" şeklinne çevrilmiş ve Türkçe
"C" sesi de "G" ile tanimlanmiştir. Bilindigi
üzere, Ingilizce "G" harfi de Türkçe "CI" hecesiyle
söylenir.
Türk kültürunde herhangi bir ortak mal eşit ve adil şekilde
paylaşildiginda "çöp atma" (yani üstüne seçilen bir adin yazilip
katlandigi bir kagit parçasi, rey pusulasi, çöp) gelenegi vardir.
Işte bu sözde Latin SUFFRAGATORIS sözcügü Türkçe "ÇÖP VERICITOR"
tanimlamasindan yapilmiştir ki bu da seçim olayinda "OY" (REY,
FIŞ) kullanan bir kişiyi tanimlar. Böylece bu sözde
"Latince" sözcük de Türkçeden hirsizlanmiş ve
bilinçli şekilde bozulmuş bir Türkçe degimdir.
Latince suffragium sözcügü ise
"SUF-FRAGIUM" şeklinde dizildiginde Türkçe "ÇÖF FERECEUM"
(çöp vereceum, rey vereceum)) anlamli degimi olup bizim Karadeniz bölgesinde
konuşulan Türkçe aguzun bir degiminden başka bir şey
degildir.
Bu da gösteriyor ki Türkçenin sözde "LAZCA" aguzu eski çaglarin
Italya yarimadasinda bol miktarda kullanilmakta idi. Bunun başka bir
kaniti da Italyada Roma şehrinin yakinlarinda günümüzde "LAZIO"
adi ile bilinen bir kentin oluşudur. Zira "LAZIO" adi
Türkçe "LAZ ÖYÜ" (LAZ EVI) sözünden başka bir şey degildir.
5. CUMHURIYET sözcügü hakkinda:
Bilindigi üzere DEMOKRASI kavraminin Arapca olarak bilinen bir adi da
CUMHURIYET sözcügüdür ki CUMHUR sözcügünden geldigi iddia edilir. Aslinda
ben CUMHURIYET sözcügünü daha başka bir çerçeve içinde görüyorum.
Sözlük tanimlamasinda, CUMHUR ("a mass of the people, the public,
the nation; crowd") Arapca sözcük olarak veriliyor, [Rehouse
Türkce Ingilizce sözlük, Istanbul, 1987, s. 232] ki bu haliyle Türkçe
"toplum, halk, millet; topluluk" anlamlarini içeriyor; ve CUMHURIYET (republic) olarak
veriliyor.
Şimdi CUMHURIYET sözcügünü inceleyelim:
5.1 CUMHURIYET sözcügü "HUR-CEMIYT-U" şeklinde
deşifre edildiginde Türkçe "HÜR CEMIYET O" (HÜR TOPLUM O)
deyimini buluyoruz ki kavramin ana anlami da budur. Fakat dikkat
edilmelidir ki bu bir Türkçe tanimlama ifadesidir ve sözde Arapca CUMHURIYET
sözcügünün yapimina kaynak olmuştur. Çok ilginçtir ki M. Ö. 3.
bin yil ile 1. bin yil arasinda ki zaman diliminde ta Kafkasyadan Irak ve
Suriye topraklarina kadar bütün Dogu Anadoluda HURRILER (HURRIANS) adli
Tur/Türk/Oguz uluslari yaşiyordu ki onlarin adi da Türkçe "HÜR"
sözü üzerine kurulmuştur. Günümüzde, bu çok eski Turk medeniyeti
bile hirsizlanarak başkalarina aitmiş gibi sahtekarca
gösterilmektedir. Bir başka yazimizda onlarin özbe öz Türk dilli
Tur/Türk/Oguz insani olduklarini belirtmiştim.
5.2 CUMHURIYET sözcügü "YURT-CEMH-UI", H=I,
şeklinde deşifre edildiginde Türkçe "YURT CEMI ÖYI" (YURT
TOPLUM EVI, halk, millet, ulus) anlami ile bütün toplumu tanimliyor. Böylece
Arapca CUMHUR sözüne verilen yukaridaki tanimlama bu Türkçe ifadeden
gelmiş olmalidir.
5.3 Ayrica CUMHURIYET sözcügü "CUYI-HUR-TME"
yahut "CUYI-HUR-ETM" şeklinde deşifre edildiginde
Türkçe :"KÖYI HÜR ETME" (KÖYLÜYÜ HÜR ETME) tanimlamasini
buluyoruz ki bu da CUMHURIYET kavraminin temelindedir. Tarihsel olarak
Cumhuriyet (REPUBLIC) sistemi sözde eski Roma imparatorlugunda tatbike
başlandiginda yerleşik köylü halki yani çogu çiftci olan halka
"seçim" hakki verilmişti. Ancak bu şekilde
"cumhuriyet" halkin idaresi olabilmişti. Eşsiz
kişi ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "hakimiyet
kayitsiz şartsiz milletindir" demesi ve "köylü bu ülkenin
efendisidir" şeklinde tanimlamasi cumhuriyetin ana prensiplerinin
tekrar dile getirilmesidir. Yukarida bulduklarimiz "HÜR CEMIYET
O" ve "KÖYI HÜR ETME" Türkçe kavramlari da bu görüşle
tipatip çakişmaktadir.
Burada da görüyoruz ki sözde Arapca olan bu sözcük de gerçekte Türkçe tanimlama
sözlerinden yapilmiştir.
6. Grekçe "KRATOS" kelimesi hakkinda:
Grekçede KRATOS yahut "KRATOUS" (Ingilizce "state;
dominion; rule; power") yani Türkçe "devlet; hükmetme;
idare; güc" anlamli bir sözcük oluyor, [ DIVRY's Greek-English Dictionary,
1988, s. 565].
Bu Grekçe "KRATOUS" sözcügü harf-be-harf "ASKRTU-O"
şeklinde yeniden dizilip incelendiginde onun Türkçe "ASKERDU
O" (O ASKERDI) sözü oldugunu açikca görüyoruz. Evet, bir
milletin ASKERI onun devletidir, devletinin belkemigidir, gücüdür, hükmetme
yetenegidir. Askersiz devlet olamaz. Askeri gücü olmayan ülke askeri gücü
olan başkalarina uşaklik etme durumundadir. Ne gariptirki
günümüzde, örnegin, Avrupa Birligi denilen kuruluş kendini her adimda
güclendirirken, diger taraftan "demokrasi" oyunbazligi altinda
Türkiye Cumhuriyetinin ASKERI GÜCÜNÜ Türkiyenin elinden almaya ve Türkiyenin
devlet gücünü sifirlamaya çalişiyor. Bu iki yüzlülük sahtekarca
bir kandirmadir! Avrupanin bu kandirmasina inananlar ancak ve ancak
saflik sergilemektedirler. Türk ulusu bagimsiz bir ULUS DEVLET olarak Türk
kimligi ile ebediyen kalmak istiyorsa ki bundan asla
şaşilmamalidir, ne askerinden ve ne de Türklügünden bir damla bile
bir feragat etmemelidir. Çünkü ASKER onun şimdiki halde ve de
gelecekte koruyucusu ve garantisidir.
Ayrica Türkiyede asker milletin öz bagrindan kopup gelen evlatlarindan yapilan
bir kuruluştur. Böylece ulusun sevgisi, saygisi ve güvenci yüzde yüz
olarak askeriyle birdir ve beraberdir. Halk askerin daima arkasindadir.
Halki askerden ayirmak zordur. Halbuki hukumete seçim yoluyla gelip
devletin idaresini geçici bir süre için ele alanlar ulusun ancak bir kisminin
seçimi ile başa gelirler ve askere kiyasla hiç bir zaman 100% destege
sahip degildirler. Böylece, Türk askerinin sivil idarenin üzerinde, devlet
idaresinde geçerli sözü "olmasin" dayatmasi bir çelişki olup
politikacilarin karar ve kontrol gücünü kendilerine aktarmak için
geliştirdikleri bir uydurudur. Ayrica şu da bilinmelidir ki
Türk askeri her zaman "demokrasi" kavraminin yaninda onun koruyucusu
ve tatbikcisi olmuştur. Çünkü bu onun kendine seçtigi bir görevidir
ve görevine de sadik inanci vardir.
Bir ülkede asker oldugu sürece "devlet" devam edebilir ve ayni
zamanda "demokrasi" denen kavram da yürürlükte olabilir. Askeri
gücünü kaybedenler başkalarinin sömürü kaynagi olmak durumundadir. Türk
milleti birilerinin "demokrasi" diretmeleri, kumanda ve kontrolu ile
böyle bir duruma kendi arzusu ile gittigi takdirde, içine düşülmesi
muhtemel olan bir çukuru kendisi kazmiş olur. Buna çok dikkat edilmelidir.
7. Grekçe "KRATIDION" kelimesi hakkinda:
Grekçe "KRATIDION" (Ingilizce "little state")
yani "küçük devlet" anlamli sözcüktür, [DIVRY's
Greek-English Dictionary, 1988, s. 565].
KRATIDION sözcügü "KINT- IDAR-O" şeklinde
incelendiginde onun Türkçe "KENT IDARE O" (KENT IDARESI O) degimi
olup bir "kent (şehir) devletinin idaresi" anlamlidir. Bu
sözde Grekçe sözcük içinde Türkçe KENT, IDARA (IDARE) ve O sözlerini
bulmamiz bu Grekçe ifadenin de Türkçeden hirsizlanmiş oldugunun kuşku
götürmez kanitidir.
8. Latince PARS sözcügü hakkinda:
Latincede PARS sözcügü (Ingilizce "part, portion, piece")
olarak yani Türkçe "parça" anlamlidir.
Gerçekte gerek Latince "PARS" ve gerekse Ingilizce
"PART" sözcükleri Türkçe "PARÇA" sözcügünden yapilmiş
olup dil kökleri Türkçedir. Latince sözcügün diger şekilleri "partis,
partim ve partem" şekillerinde veriliyor, [Cassell's
Compact Latin-English, English-Latin Dictionary, 1962, s. 178]. Böylece
PARS ve PART ayni kavramin yani Türkçe "PARÇA" sözcügünün başka
başka kaliplara sokulmuş halidir. Bilindigi gibi Türkçe
"PARÇA" sözcügü bir bütünden bölünmüş olan dilimlere denir.
Siyaset alaninda ülke toplumunun çeşitli "PARTILERE" ayrilmasi,
gerçekte ülke halkinin çok sinsi bir şekilde içinden bölünmesi ve parçalanmasi
demektir. PARTILEȘME degimindeki PARTI sözcügü de "PARÇALANMA"
sözcügünün çok hileli bir şekilde gizlenmiş bir başka
şeklidir.
Konuyu bu şekilde didikleyerek elemelerden görülüyor ki DEMOKRASI
sisteminde pek göze getirilmeyen çok gizli ilkeler yer almiştir. Bu idare
tarzi ile, herhangi bir bütün ülkeyi bölmek ve çökertmek için çok sinsice
hazirlanmiş bir tuzak oldugu gerçegi çikiyor ortaya. Işte günümüzde
Türkiyenin başina getirilmek istenen gizli oyunlar bunlardir. Avrupa
devamli şekilde sahtekarca Türkiyeyi daha çok "DEMOKRAT" olmaya
teşvik ederken diger taraftan ülkenin kendi içinden bölünmesini sinsice
körüklemektedir. Ülke kendi içinde çatlar ve parçalara bölünürse, Türklere
karşi devamli şekilde düşmanlik tavri gösteren Avrupali kara din
ve kara politika sisteminin bölünen parçalari teker teker toplayip yutmasi
işten bile degildir. Maksat ve hedef de odur. Tarihte bu hep böyle
olmuştur. Türkün dilini, dinini, insanini ve de medeniyetini binlerce
senedenberi hem hirsizlamiş ve hem de yikmaya alişmiş bir gezginci
sisteminden daha dostca olmasi yahut olacagi beklenemez. Avrupa sistemi
"dostca" geçinmege degil, bilakis yakmaya, yikmaya ve
sömürücüluge alişmiş bir kültur potasidir. Fitne fesat,
ortaligi kariştirma ve bulandirdiklari sularda balik avlama bu sistemin
temel prensiplerindendir. Tarihsel olarak şimdiye kadar yapilanlar
hep bunu göstermektedir. Çünkü toplumun din ve politika kesimi SETI kavramina
inanir!
9. Türkçenin binlerce seneden beri dünyada çok yaygin bir dil
oluşu gerçegi
Bir taraftan, "Avrupalilar" en az M. Ö. 500 yillarinda yani
zamanimizdan takriben 2,500 yil öncelerinde ki dünyada, hem Türk dünyasini ve
onun dili olan Türkçeyi "YOK" sayarken, buna ragmen hem de o
zamanlarda geliştirilen bir toplum idaresine "DEMOKRATIA" adini
verirken, bu adin içinde kavramin tanimi ile ilgili bir sürü Türkçe sözlerin
bulunmasi Türkçenin çok eski bir dil oldugunun ve eski çaglarda dünyada çok
yaygin şekilde konuşulan bir dil oldugunun delilleridir. Gerçek bu
olmasina ragmen, belli ki dünyaya eşsiz yalanlar söylenilmiş ve
eski Türk dünyasini hedef alan bu sahtekarliklar sürecinde onun medeniyeti,
dili, dini ve insani hem hirsizlanmiş ve hem de tarihten silinmiştir.
Hint-Avrupa ve Semitik dillere ait sözcüklerin tanimlamalarinin Türkçe
tanimlamalarla çakişmasi asla tesadüflerin neticesi degildir. Aksine,
bilinçli bir şekilde Türkçenin hirsizlanmasi hirsizlanmasi demektir!
Matematik bakimindan bu gibi dil yapilanmasi çakişmalarinin olasiligi
sifir denecek kadar küçüktür.
Bütün bunlara ragmen günümüz Bati dilcileri bunu gözardi ederlerse ve vurdum
duymazliga getirirlerse, Türkçeyi yok sayarak uyduruk dil olan
"Grekçe" ve "Latince" yi ve de sözde "Grek"
ve "Latin" medeniyetlerini öne çikamaya devam ederlerse, bu onlarin
maksatlarinin "ilim yapmak ve gerçegi bilmek" degil, tersine,
geçmişte Türklere karşi geliştirilmiş eşsiz bir
sahtekarligin ve hirsizligin karanliklar içinde kalmasini istedikleri anlaminda
olacaktir. Nasil olursa olsun, hirsizlik bir insanlik suçudur ve ona yataklik
yapmak ve yardimci olmak ta suçu işleyen kadar suçlu olur.
Türkçenin dünyada tek dil oldugu gerçegine GENESIS 11de de üstü kapali
bir şekilde dokunulmuştur. Zaten GENESIS 11de
belirtildigine göre, tek dil konuşulan bu eski dünyada, konuşulan dil
bilinçli şekilde gezginci ve de kültür-çalici din adamlarinca daha
Sümerler çagindan beri kariştirilmaga ve hirsizlanmaya
başlatilmiştir. Bu kariştirilan dil Türkçedir. Babilon
çingenelerinin Sümer dili ve medeniyeti üzerindeki hirsizliklarinin gezginci
Grekler ve Romanlar tarafindan da devam ettirilmesi gezgincilerin kendilerine
ait bir töre geregi olsa gerek.
Burada, bir hususu bilhassa açiklamak gerekir. O da "GREK" (Rum,
Garaci) ile "YUNAN" (ION, AYHAN) denilen gruplarin ayni soydan
olmadiklaridir. Grekler eski çaglarin gezgincilerindendir ki her zaman
Turana karşi olmuşlardir. "YUNAN" (ION, AYHAN) grubu ise
Turan insanidir fakat Helenleştirilmişlerdir, yani
gezgincileştirilmişlerdir ve böylece kendi soylari kendilerine
unutturulmuştur. IONlar Pelasgian asilli yani AYHAN adli
Tur/Türk/Oguz dinine bagli SAKA Türklerindendir. Rum ve Roman ise
Hindistandan gelmiş gezginciler (Garacilar) idi. Bu sebeple olmalidir ki
önde gelen Yuan ilim adamlari Yunanistan halkinin yüzde altmişinin (60%)
Türk soylu ve asilli oldugunu bilir ve itiraf ederler. Bu kadar yogun
Türk soyluluk Osmanli imparatorlugundan kalan bir durum olmayip kökü çok
derinlere gitmektedir. Ne ilginçtir ki Grekçe "SOI" sözcügü de
Türkçe "SOY" sözü olup"kin, family, relatives" yani
Türkçe " kan bagli, aile, akraba olan kimseler" demektir, [DIVRY's
Greek-English Dictionary, 1988, s. 679].
SONUÇ OLARAK
Bu yazidaki açiklamalarimla DEMOKRASI kavramini alişilmadik başka bir
yönden inceleyerek tanitmiş oldum. Bulduklarimiz gerek demokrasi
kavraminin tanimlamasi bakimindan ve gerekse dilcilik bakimindan, bilinenlerin
tersine, çok göz açici ve şaşirtici neticelerdir.
Toplumlari idare tarzi bakimindan, bütün bunlardan
anlaşilan şudur ki, demokrasi sistemi bir nevi yari AK yari KARA
bir sistemdir. Böylece işin içine bir "görecilik"
(relativity) kavrami girmektedir. Vatandaş sisteme karşi fikirlerini
konuşabilir bir durumdadir. Vatandaşin toplumun temsilcilerinin
seçilmesinde hak sahibi olmasi, fikirlerini kendisini temsil eden kişilere
duyurabilmesi ve onlari bazi konularda uyarabilmesi çok arzu edilen bir
durumdur. Bununla beraber çok konuşulan bir ortamda gürültü seviyesi
gittikce artar ve neticede kimin ne dedigi anlaşilmaz hale gelir ki bu da
bir curcuna durumudur.
Diger taraftan demokrasi idare tarzi ayni şekilde düşünenleri bir
araya getirme izni verdiginden toplumda partiler şeklinde
gruplaşmalar olmakta ve ister istemez bölünme yaratilmaktadir. Bu
sistem içinde oluşan bölünme, sisteme diştan mudahale edenler için
firsat yaratmakta ve hain emeller taşiyan diş seyirciler içteki
gruplari birbirine kişkirtmak imkani bularak kargaşayi daha da
körükleyebilmektedirler. Sayet gruplar arasi çekişme çok had boyutlara
varirsa iç çatişmalara yol açar ki bu da diştan sürüyü seyreden
gücler için bölüneni yeme firsatlari yaratir. Bilindigi üzere sürüden ayrilan
kuzunun işi kisa bir zamanda bitirilir.
Boylece görülüyor ki "demokrasi" kavraminda bir nevi sistem perdesi
arkasinda gizli bölücü emeller güdülmektedir ki bu nitelik kolaylikla gözden
kaçmaktadir. Ayrica, dürüst ve saf halk fikirlerini söylerken saniyor ki
kendisini dikkate alanlar vardir! Halbuki seçimler olup bittikten sonra
kazanan politikaci gruplar yine kendi düşünceleri yönünde hareket etmekte
ve çogu kere diktatörce dilediklerini yapmaktadirlar. Halk yine
"kuzular" gibi güdülmekte ve ancak gerektigi zaman taraf sayisini
artirmak için kendisi hesaba katilmaktadir.
Dilcilik bakimindan buldugumuz çakişmalar ise, sözde Grekçe
"demokratia" ve "demokratikos" sözcüklerine kaynak olan
Türkçe kavram-tanimlama sözlerinin gerçekte Türkçeden çalinmiş oldugunu
göstermektedir. Bu olay eşi görülmemiş bir medeniyet
hirsizligidir. Hirsizlanan ise Türk dünyasinin medeniyetidir. Bu gerçek, yazida
açikladigim diger Latince ve Ingilizce sözcükler için de geçerlidir. Yani
Türkçe sözler Türkçeye yabanci kaliplar içinde yeniden dizilerek
degiştirilmiş, gizlenmiş ve yabancilaştirilmiştir. Bu
hileyi kapatmak için de bati alemi, hiç te dürüst olmayan kendi eski-dünya
anlayişinda, "eski Grek medeniyetinin" oldugu çaglarda ve de
daha öncesinde Türklügün tarih sahnesinde dahi olmadigi safsatasini ve hele Ak
Deniz bölgesinde hiç olmadigi yalanini savunur ve onun reklamini yapar.
Böylece, Türkçenin Hint-Avrupa ve Semitik dillerce ve olasilikla başkalari
tarafindan da dil yapiminda kullanildigi gerçeyi bilinmez. Fakat ne var ki
yaygin konuşulmalarina ragmen, Türkçeden icad edilen pek çok dillerle
ilgili bu gerçegin er veya geç itiraf edilecegi kaçinilmazdir.
Sözcüklerin analizinden buldugumuz bütün çakişmalar Türkçenin diger
dillere bir ANA/ATA DIL oldugunu tekrar isbatlamaktadir.
Sözde Bati dillerine ait sözcükler bünyelerinde ayni anlamli Türkçe sözleri
saklamaktadirlar. Bati dillerinin sözcükleri ne kadar
kariştirilmiş ve şekil degiştirmiş olsa da, bu hile
kavramlara ad olarak verilen sözcüklerin temelindeki Türkçe tanimlama
metinlerini ebediyen gizleyememektedir. Bati dillerinin sözcükleri içinde sakli
olan Türkçe kaynak sözler, onlari nasil deşifre edebilecegimizi bildigimiz
zaman kendilerini hemen göstermektedirler. Işte benim yaptigim sözde
"Hint-Avrupa" ve Semitik dillerine ait sözcüklerin bazilarinin
Türkçeye deşifre edilmesini etken bir şekilde yapabilmemdir.
Bütün bu gözlemlerden anlaşiliyor ki Avrupanin sözde
"Hind-Avrupa" kökenli dilleri gerçekte Türkçe kökenlidir. Türkçe
sözlerin degiştirilmesi ("anagram" yapma yoluyla) yapilmiş
ve böylece Türkçeden pek çok diller türetilmiştir. Bu teknikle yalniz
Türkçe hirsizlanmamiş, ayni zamanda Türk dünyasinin üretmiş oldugu
kavramlar da aninda hirsizlanip gezginci soylulara mal edilmiştir.
Dilcilik bakimindan, yine bu analizlerden ortaya çikan bir gerçek daha vardir
ki o da her hangi bir kavrami tanimlayan Türkçe sözlerin degiştirilmesi
suretiyle elde edinilen yabanci sözcükler içinde yine ayni kavramin
tanimlamasini Türkçe olarak başka türlü yapan sözler de sakli olabiliyor.
Bunu DEMOKRATIA ve DEMOKRATIKOS sözcüklerinin analizinde yukarida gördük ve
işaretledik.
Bu haliyle Türkçe kendine özel çok yaratici ve hazine bir dildir. Gök Ata
Tanriya, Gün Tanriya ve Ay Tanriya tapan eski Turan dünyasinin Tur/Türk/Oguz
insani elbette ki bunun bilincinde idiler ve gezginci gruplarin sözde
"dinci" papazlari da olasilikla bunun bilincinde olarak Türkçenin bu
özelliginden yararlanmişlar ve Türkçeyi hirsizlayarak birbirine benzeyen
pek çok diller üretmişlerdir. "Kabbalist" diye adlandirilan ve
hep gizlilik içinde çalişan bazi dincilerin kelimeleri inceleyip onlarda
sakli anlamlar aramalari ve bulmalari da bu bilgiye dayansa gerek. Şunu da
burada hatirlatmak gerekir ki "KABALISM" yahut "KABBALISM"
sözcügünün asli da Türkçe KAPALI (GIZLI) sözcügüdür.
Bütün bu analizlerden anlaşilan başka bir sonuçta şudur ki Grek,
Latin, Semitik ve dolayisiyle bu gruplarin dinlerinin dogrultusunda
gelişen Bati medeniyetleri Turan medeniyetini aşirma prensibi üzerine
kurulmuştur. Bu hirsizliklarin hedefi eski ve yeni çaglarin Turan
medeniyeti, Turan dini töreleri ve onun dili olan Türkçe ve Türkçeyi
konuşan Tur/Türk/Oguz insani olmuştur. Bütün bunlarin temelinde
de genellikle denebilir ki gezgincilerin "dini kuruluşlari"
olmuştur. Bu "dini kuruluşlar" din üretmekten çok din
kisvesi içinde çalişan askeri ve siyasi yapida gizli kuruluşlardir.
Böylece, başta Türk dünyasi olmak üzere, her kes gizli işleyen
bir hile sisteminin yarattigi tuzaga düşürülmüştür.
Herkese selam ve sevgi ile,
Polat Kaya
07/Kasim/2007 - o4/Aralik/2007