"TANRILAR"
KONUSUNDA BIR SÖYLEŞI
Yazan : Polat Kaya
Sayin Baki Dökme bey,
Merhaba. Ilginiz için tesekkür ederim. Sorulariniza yanitim hem
diger çalismalarimin arasina girdiginden ve hem de yazdiklarimin bir bildiri
degerinde olmasini istedigimden ötürü gecikmeli oldu.
Sorulariniza karsilik bu yaziyi e-posta adresinize de ayrica
gönderdim. Konu genel bilgi niteliginde oldugundan, sorulariniza yanitlarimi ikili
bir söylesi gibi bu sayfaya da koyarak diger okuyucularin okumasina da
sunmayi uygun gördüm.
Yazimin uzun ve olasilikla yorucu olabileceginin farkindayim. Fakat bu yazi,
hem sizin samimi sorulariniz nedeniyle ve hem de uzun zamandan beri yazilmasini
tasarladigim halde bir türlü firsat bulamadigim bu konuya yazma firsati çiktigi
için yazdim. Uzun arastirma ve yazma emegi almis olan bu yazi Türk
dünyasinin çok uzak geçmisini ilgilendirdiginden onu dikkatle ve sabirla
okumanizi diliyorum. Bu yazida bazi Türkçe harfleri
yazamadigim için üzgünüm. Bu noksanlik benden degil, kullandigim sistemden
kaynaklaniyor. Onlari anlayis ve hosgörü ile karsilayacaginiza inaniyorum. Bu
hususlari böylece belirttikten sonra simdi konumuza dönelim.
"GÖK TANRI" Kavrami:
Eski Türk dünyasinda GÖK TANRI evrensel bir yaratici olup kainatta ne varsa
hepsinin yaraticisidir seklinde algilanmistir. O TEKdir. O BIRdir, O
essizdir. O hem ATAdir ve hem ANAdir (iki yönlüdür). O gizlidir görünmez
fakat o her yerde vardir ve çesit çesit sekillerde görünür.
O "AGA BIR O" dur. O "BIR O" dur. O "ANU"
(HAN O) dur yani bir HANdir, "O BIR HAKAN" dir ve "O
BIR HAN" dir (ki bu ad Samiler tarafindan "NOAH" (NUH) sekline
çevrilmisstir).
O "BIR HAN" dir yani "UZAY", yani sonsuz "BOSLUK"
dur.
O "ANU" dur yani doganin ve insanin "ANISI" (hatirlama)
yetenegidir.
O "AN" dur yani "gök" dür.
O "AN" dur yani "zamandir".
O "O-MEN" (AMEN) dir yani "O MEN" ve "MEN O"
kavramidir. Yani "O insana ve insan da O'na benzer".
O "HUDA"dir, O "AGA OD"dur, O AGA NUR"
dur. Onun pek çok çesit çesit adlari olmustur.
Gök Tanri evrensel bir tanri kavramidir. Yani kainati ve bu arada günesi, yeri,
ay'i ve göyü (gökü) yaratan bir essiz güctür (Tanridir). Bu güce
(varliga, kavrama) atalarimiz TANRI (TENGRI, TENGER, TENGERE, TANGARA, DINGIR,
AS ER, AZ ER, OGUZ, AGUZ ve TUR) demisler.
OGUZ ve TUR adlari Tur/Türk/Oguz insaninin "ULUSAL ATA"
adlaridir. ATA yaraticidir ve TANRI yaraticidir.
Gök Tanri "görünmeyen gizli" fakat her yerde var olan bir essiz
yaratici olarak düsünülmüs ve insan (ER) seklinde temsil edilmisti.
GÜN-TANRI ve AY-TANRI Kavrami:
GÜNEŞ ((GÜN ve IŞI)-Tanri) ve AY (AY-Tanri) evrensel "GÖK
ATA TANRI" nin yani "BIR GÖK-ERI" olan Tanrinin gözleri
olarak bilinirdi. Ve dolayisyle GÜN ve AY in bir adi da Türkçe
"GÖZ" idi. Böylece kendisi "BIR" olan Gök Tanrinin gözleri GÜN ve
AY da "Tanri" olarak bilinir ve de tapilirdi.
Tur/Türk/Oguz Sümerlerde Gün-Tanri UTU adiyla bilinirdi. Osmanli Türkleri dis
dünyada OTOMAN (UTUMAN) yani "Gün-Tanri insanlari" olarak
bilinir. Osmanli Türklerini bu sekilde tanimlamam baskalari tarafindan bu
kadar açiklikla yapilmis bir tanimlama degildir.
Eski Masarda (Misir) Gün-Tanri, Avrupalilarin görüsünde "RA" (RE)
diye tanimlaniyor. Eski Msir damga yazilari ile verilen bu adin okunusu
bence Türkçe "ER AL GÖZ BIR" seklindedir, [http://www.polatkaya.net/Masarian_had_letter_L.html].
Eski Çin kaynaklarinda XIONGNU (SHIUNGNU) adi ile bilinen eski Türklerin
günes'e, ay'a, gök'e, yer'e ve atalarina taptiklari bildirilir. Ne ilginçtir
kiSHIUNGNU adini "GUN-ISHU-N" seklinde yeniden dizip Türkçe
olarak okudugumuz da, "GÜN", "IŞU", "AN"
(Gök) ve HAN Türkçe sözcüklerini buluyoruz. Bu bulus Çince XIONGNU
(SHIUNGNU) adinin bu Türkçe sözcüklerden yapilmis oldugunun isbatidir. "GÜN
+ IŞU" Türkçe "GÜNEŞ" adidir. "N" is
"aN" seklinde "gök" demektir ve "haN" seklinde
"HAN" sözüdür. Böylece, eski Türklere Çinlilerce verilen bu ad
içinde GÜN, IŞU, GÜNEŞ, AN ve HAN bulunusu
da gösteriyor ki Türkler gök'e, güne, isiya, yani GÜNEŞ'e
tapmislardir. Türklerin GÜNEŞ'e olan bu tutkunluklari ve
onu kendilerine ad alislari belli ki çok eskilerden beri baslar. Türklerin
kendilerini GÖK TÜRK demesi de yine bu eski dini inançlarin neticesidir.
Ilginçtir ki KOREliler de kendilerine kendi dillerinde "HAN-KUK"
derler ki bu da Türkçe "GÖK HAN" adindan baska bir sey degildir.
Çinliler geçmislerini SHANG TI yahut SHANG Imparatorluguna (M. Ö. 1550-1030
yillari arasi) kadar götürürler. Çince SHANG (SHANGDI, SHANG TI)
sözü TANRI anlamli olarak bilinir, [Oxford Chinese Dictionary, 2000, s. 259].
Yine ne ilginçtir ki SHANG adinda, ad "GNASH" seklinde yeniden
dizildiginde yahut tersinden okundugunda, Türkçe GÜNEŞ sözünü
buluyoruz. Ayni sekilde, SHANGDI (SHANG TI) adini da "GNASHDI"
seklinde yeniden dizip Türkçe olarak okudugumuz da, Türkçe "GÜNEŞDI"
sözcügünü, yani "GÜNEŞ IDI" adini buluyoruz. Bu da gösteriyor ki Türkçe "GÜNEŞ"
adi Çin cografyasinda da M. Ö. 1550 den de önce var olan ve kullanilan bir
sözcük idi. Türkçe GÜNEŞ sözcügünün degistirilmis bir hali olan SHANG (SHANGDI)
sözünün TANRI anlamli olusu, GÜNEŞin Gün-Tanri olarak bilindiginin
baska bir isaretidir. GÜNEŞ adi eski Çinde en azindan 500
yillik bir imparatorlugun adi olmustur.
Internette verilen bilgilere göre, "SHANG TI" (SHANGDI) halki da
günese, aya, atalarina, yele, yagmura tapan kimselerdi; bak [http://www.mnsu.edu/emuseum/prehistory/china/ancient_china/shang.html].
Çince gök ve Tanri için TIAN deniyor, [Oxford Chinese Dictionary, 2000, s.
117]. TIAN sözcügü, "ANTI" seklinde Türkçe
"ANDI" (gökdü) anlamli tanimlama oluyor. Ayrica ayni sözcükte
Tanri anlamli "hANDI" sözünü de buluyoruz.
Çince TAIYANG "günes, gün isisi" karsiligi olarak veriliyor, [Oxford
Chinese Dictionary, s. 115]. TAIYANG "aTA-YANGI"
(yaratici ATA YANMA) yaniGÜNEŞ anlamli oluyor.
Çince SHANGHAI (ŞANGHAY kentinin adi) adi Türkçe "GÜNEŞ" ve
"AY" adlarindan yapilmis oldugu olasiligi çok büyüktür. Çünkü
çok eskilerde Turanli Tur/Türk/Oguz ulusu gittikleri her yerde kurduklari sehirlerin
adina Günes, Ay ve Tanri adlarini anan adlar vermislerdir. Eski çaglarin
dünyasinda Türkçe yaygin bir sekilde konusulan bir dünya dili idi. Buna
ragmen zamanla Tur/Türk/Oguz devletleri yikilip dagitildiktan sonra, dili
kirilip baska diller yapilmis, yer ve sehir adlari da tamamen degistirilmistir.
Türkçenin sözlerinin kirilip yeniden düzenlenerek baska kaliplara sokulmus
oldugunu ve bu sekilde Türkçeden pek çok dillerin üretilmis oldugunu diger
yazilarimda ayrintilariyla yazdim.
Türkçe ile ilgili bu buluslar çok daha evvelinden Çin cografyasinda günese ve
aya tapan Türklerin oldugunun isaretidir. Elbette ki Çinliler bunlarin
kendi ecdatlari oldugunu iddia ederler. Çin tarihinde Shang Ti den sonra
gelen hanedanliklar arasinda var olan pek çogu Orta Asyali Türklerden
olusmustur, [Michael Sullivan, "The Arts of China", 1973, s. 10].
***
Hindistanin en eski çaglarinda, ülke çapinda bir "GÜNEŞ
Hanedanligi" (simdilerde SURYAVANSHI adi ile bilinen) ve
onunla birlikte ayrica bir de "AY Hanedanligi" (CHANDRAVANSHA) oldugu
bildirilmektedir, [http://en.wikipedia.org/wiki/Suryavansha].
Ve bunlar gibi bir baska Günes handanligi daAGNIVANSHI olarak
veriliyor. Bu hanedanliklar çok uzun ömürlü olup Hindistani sekillendiren
hanedanliklar olmuslardir. Benim görüsümde bunlar Hindistanda ki
Türk imparatorluklari idiler. Onlardan kalan yer adlari da, degistirilmis
olmalarina ragmen, en azindan Türkçe ses uyumunu korumuslardir. [http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/e4/EpicIndia.jpg]
baglantisinda verilen Hindistan haritasinda görünen adlar çok Türkçe
asilli görünmektedir.
SURYAVANSHI sözü bu "Günes imparatorluguna ait vatandaslara
verilen ad" imis. SURYAVANSHI adi
"S-R-YUNASH-AVI" seklinde yeniden dizildiginde adin Türkçe "aS
eR GÜNEŞ EVI" (BIR ER GÜNEŞ EVI) anlamli
oldugu görülüyor. Elbette ki bu Günes Evinden olanlara da Günes Evinin
(Hanedanliginin) vatandaslari denir.
Hindistanda ikinci çok önemli bir Günes handanligi da AGNIVANSHI olarak
veriliyor. Sanskritcede AGNI "ates tanrisi" yani
"günes" demek oluyor. AGNIVANSHI adi harf-be-harf
"GINASHN-AVI" seklinde dizilip Türkçe olarak okundugunda Türkçe
"GÜNEŞIN EVI" tanimlamasini buluyoruz ki bu da"GÜNEŞ HANEDANLIGI"
demektir. Bu söz çok anlamlidir zira Sanskritce AGNIVANSHI adi
zaten "ATEŞ TANRI HANEDANLIGINDAN OLANLAR" yani (GÜNEŞ EVINDEN
OLANLAR) olarak tanimlaniyor. Hanedanlik kavrami bir ailenin (bir evin)
sürdürdügü hükümranligin tanimlanmasidir. Türkçede HANE sözü Türkçe
"HANI" sözünden olup EV yahut EVI demektir.
CHANDRAVANSHA (Lunar Dynasty) yani "AY TANRIYA"
inanalarin hanedanligi oluyor. CHANDRAVANSHA adi harf-be-harf "AV-DANRA-HAN-CSH"seklinde
dizildiginde , V = Y degisimi ile, "AY TANRI HANI" tanimlamasini
buluyoruz ki bu da "Ay Tanri Evi (hanedanligi)" anlamlidir.
Bunlara ilaveten HINDUSTAN adini da incelemeliyiz. HINDUSTAN adinda
ISTAN ekinin olusu, genis Hindistan cografyasinin M.Ö. uzun süre Türkçe
dilli ve gök, gün ve ay tanri tapicisi Türklerin hükümranliginda bir yer oldugunun
isaretidir.
a) HINDUSTAN adi "HUN-ISTAND" seklinde
yeniden dizildiginde Türkçe "HUN ISTANDI" (yahut "ADI
HUNISTAN") tanimlamasini buluyoruz. Bu tanimlama bir anlaminda ülkenin bir
HUN (Tur/Türk/Oguz) ülkesi oldugunu ve ikinci anlaminda ülkenin adinin
"GÜNISTAN" (Günes ülkesi) oldugunu açikliyor.
b) Bunun gibi, HINDUSTAN adi "AI-HUN-STND" seklinde
yeniden dizildiginde Türkçe "AY GÜN ISTANDI" tanimlamasi oluyor
ki bu da bu ülkede GÜNEŞ ve AY Hanedanliklarinin oldugunun baska bir
göstergesidir. Bunun böyle oldugunu yukarida gördük.
c) HINDUSTAN adi "UST-DIN-HAN" seklinde
Türkçe "ÜST DIN HANI" (GÖK DINI EVI) anlamlidir. Bu kavrami asagida
ISTAN konusunda daha da açiklamis olacagiz.
Burada Hindistan dininde "bilgi, us, akil ve düsünüp bildirme"
tanrisi olarak tanimlanan ve ayrica bütün zorluklari ortadan kaldiran tanri
diye tanimlananGANESHA adli tanriya da dokunmak gerekir. {Ganesha -
Hindu god of wisdom or prophecy; the god who removes obstacles, Ganapati, Ganesa, Ganesh }. Bir günes
simgesi üzerine islenmis fil-burunlu bir bas olarak tanimlanan bu tanrinin
kimligi Türkçeyi çok yakindan ilgilendirir.
[http://images.google.ca/images?ndsp=18&um=1&hl=en&q=Ganesh&start=0&sa=N].

(Tanri GANESHA temsili)
Sözde Sanskritce olan bu GANESHA sözü su Türkçe anlamlari
içermektedir:
a) "GANESH-A" seklinde Türkçe "GÜNEŞ O"
tanimlamasi olup GÜN-Tanriyi ve onun IŞISINI tanimlar. Dolayisiyle,
bu sözcük Sanskritce olmayip aslinda Türkçe üç sözcügün (GÜN, IŞU ve
O) biraz degistirilerek birlestirilmis halidir. Karanlikta iken insana
zorluk çikaran her badire gün isisi altinda aydinlanir ve görünür hale
gelir. Böylece zorluklar çözülmüs olur.
b) "GANESH-A" seklinde Türkçe "GANIŞ O"
(ANLAYIŞ O, BILME O, BILGI O, US O) anlaminda olup insan basinin
arayis ve anlayis yetenegini tanimlar. Böylece sözcügün asli yine
Türkçedir.
Insan basi, benzetmeli olarak "fil burunludur", yani insan, bilgi
edinme meraki geregi, herseye burnunu uzatan ve sokan bir yaratiktir. Bilgi
edindigimiz zaman aydinlanmis oluruz ve karanliktan (bilgisizligin yarattigi
karanliktan, cehaletten) kurtulur ve zorluklari çözmüs oluruz. Bilgi insanlari
ve toplumu aydinlatir, zorluklari çözer.
c) "GANESH-A" seklinde Türkçe "GONUŞ O"
(KONUŞ, KONUŞMA, DIL, AGIZ, SÖZ) kavramlarini tanimlar.
Içerigini kavramis oldugumuz bir konunun iletisimini ise KONUSMA ve yazisma ile
yapariz.
GANESHA nin ikinci bir adi GANAPATI olarak veriliyor ki bu ad Türkçe "GÜN
APATI" (GÜN ATADI) anlamli olup yine Gün Tanriyi tanimlamaktadir.
"TAPA-GANI" seklinde Türkçe "TEPE GANI" (TEPE GANIŞI,
ANLAYIŞI) degimi olup basin bilgi ile aydinlanmasi oluyor.
Yuraridan beri görülüyor ki bütün bu sözler Türkçe asillarindan yapilmis sözde
"Sanskritce" adlardir. Gerçekte GÜNEŞ ve AY dünyanin
pek çok yerinde TANRI olarak bilinmis ve bunun yayicisi da Turanli
Tur/Türk/Oguz insani olmustur. Eski Misirda (Masar) GIZA adli yerde ( OGUZ /
AGIZ) bulunan ünlü piramitler bir anlaminda Gök-Tanri, Gün-Tanri ve AY-Tanri
için dikilmis abidelerdir ve ikinci anlaminda "ER BAŞINI" (ER
TEPESINI) ebedilestiren abidelerdir.
***
GÜNEŞ GÖK-Tanrinin "KOR" (ATAŞ, OD, IŞIYAN, NUR, AL,
KIZIL ve KÖZ) gözü ve de "GÖREN" gözüdür. AY ise Gök Tanrinin
"KÖR" (GÖRMEYEN) gözüdür. Bilindigi üzere GÜNEŞ dünyamiza
hayat veren tek ISI (enerji) ve IŞI kaynagidir. Onsuz yer yüzünde hiç bir
varligin var olmasi düsünülemez.
Yine bilindigi üzere OGUZ KAGAN Destaninda OGUZ KAGANIN alti oglu olur.
Onlar GÜN HAN, AY HAN, YILDIZ HAN, DAG HAN, DENIZ HAN ve GÖK HAN adlari ile
bilinirler. Bu tanimlama OGUZ KAGANi Gök Tanri yapar. OGUZ adi ayni
zamanda Tur/Türk/Oguz insanin bir "ATA", "SOY",
"CED" ve "ULUS" adidir. OGUZ'un AGUZU (dili,
konusmasi) ise TUR DILI ve OGUZ DILI yani TÜRKÇE olmustur. Eski Türk dünyasinda
Türkçe AGA, BEY, HAN, HAKAN gibi sifatlar hem Gök Tanri için kullanilirdi ve hem
de kendilerine bu adlarin verildigi seçkin kisilerin ünvani idi. Türk
ulusu Türkçe dilinde biri digerine aga, bey, pasa, agabey, eçe. apa, baba, ata
gibi sifatlarla hitap ederek milletini onurlandiran, kutsallastiran bir ulus
ola gelmistir. Bu çok eski bir töredir ve kökü binlerce yil geriye gider.
OGUZ KAGANIN alti oglu arasinda GÜN-HAN (GÜN-TANRI), yani GÜNEŞ (Gün
+ IŞI + ISI)), gerek insanliga ve gerekse bütün canlilara hayat veren
Tanri gücünün, içinde bulundugumuz uzay yöresinde, gözle görünen
temsilcisidir. Içinde bulundugumuz günes sisteminde Günes TEKdir ve o
sistemin atan "yüregidir". GÜNEŞ uzayda yöresel bir Tanri
olup o da evrensel Gök-Tanri gibi efsanevi anlamda bir "GÖK ERI"
olarak vasiflandirilmistir. Ayrica GÜNEŞ in,Gök Tanri gibi, pek çok
baska adlari da olmustur: O "AL KÖZ" dür. O "AL GÖZ"
dür. O "AL KOR" dur. O "ALEV" dir. O "AL-EV"dir.
O "ALEVI"dir. "AL BAŞ" tir. O "ALTUN
BAŞ" tir. O "KIZIL BAŞ" tir. O "AL
OKUZ" (AL BOGA), "ALTUN OKUZ" (ALTUN BOGA, SARI BOGA) ve
"UT U ER" (BOGA ER, UTU ER, TUR) seklinde adlandirilmistir. O
Gün-Tanri olarak Sümer Türkçesinde "UTU" (ODO) seklinde de
bilinir.
***
"AY HAN" (AY TANRI) gecelerimizi aydinlatan, bir sihirbaz gibi kendi
seklini her gün degistiren bir Tanri gözü (ALA GÖZ) olarak varsayilip, o
da AY-TANRI olarak kutsallastirilmistir. Onun ikinci bir adi MA (MAH)
seklinde bilinir. Ay Günesin isinlarini yansitan bir gök aynasidir ki
gecelerimizi aydinlatir. AY dolunay görüntüsü ile gökte, günes
büyüklügünde bir görüntü ile, ikinci tanri-gözdür. AY bir ALA
GÖZdür. O görüntü itibariyla AK ve KARAdir. AY "ALA OKUZ" (ALA
BOGA) dur. AY yeni aydan üç gün öncesindeki haliyle göze görünmeyen bir
"KARA AY"dir. Onun en KARA hali Günes tutulmasinda kendini
gösterir. O bu haliyle bir "KARA OGUZ", KARA-HAN ve de bir
"KARA OKUZ" (KARA BOGA) dir.
AY, her ayin (zaman bölümü) basinda yeni hilal ay sekliyle, "UŞAK
AY" (ISIK AY, YENI AY) olarak varsayilmistir.
***
Yine eski Tur/Türk/Oguz dünyasinda, gök yüzü Gök Tanrinin yüzü, Gün ve Ay ise o
yüzdeki tanri gözleridir. Yildizlar ise o yüzün çilleridir. Ayrica,
yildizlar gök daminin deliklerinden isiyan TANRI IŞIGI (tanri nuru)
dirlar.
Yine eski Turan dünyasinda, Gök Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri tek gövdede
"üç basli" efsanevi canlilar olarak da temsil edilmislerdir.
***
"TANRI" kavramiyla ilgili olarak bir baska "BAŞ"
(TEPE) daha vardir ki o da "ER BAŞI" (insan basi) dir. Bu basta
yerlesik IKI GÖZ sayesinde çevremizi ve çevre içindekileri görür, bilgi edinir,
bilgi üretir, kararlar üretir ve çevremize karsi davranislarimizi belirler,
yasamimizi saglariz. Eski Türk dünyasinda "ER BAŞI" (ER
TEPESI, ER USU, ER BILGISI, ER AKLI) ile Gök-Tanri kavrami birbirine paralel
kavramlar olarak gelistirilmistir. Fakat bu insan basinin bir "tanri"
olusu kavrami genellikle karanlikta tutularak açikca öne çikarilmamistir.
Gözleriyle dogasini gözetleyen, kulaklari ile dogasini dinleyen, diger duygu
organlariyla dogasini sezen, yoklayan insan basi, düsünme yetenegi geregi, dogadan
aldigi bilgileri ayiklama, kiyaslama, ölçme ve anlama sayesinde önce
evrensel bir Gök-Tanri kavramini icad etmis (dogasindan görebilmis, kendinden
ve dogasindan taniyabilmis) ve bu kavrami Oguz/Tur/Türk dili Türkçe ile bir
evrensel DIN olarak yaymistir. Böylece, Gök-Tanri, Gün-Tanri ve
Ay-Tanri kavrami, ve ayrica OGUZ (O GÖZ) ve AGUZ (SÖZ, DE,
DIL, SES, SAZ, GONUŞ, GANIŞ, GÜNEŞ) tanri kavrami olarak
dünyaya yayilmisdir. Bu kavramlar Türk dünyasina ait olup ve eski
Tur/Türk/Oguz insaninin evrene, çevresine ve de kendisine bakisini dile getiren
dinsel kavramlardir.
OGUZ KAGANIN alti oglundan DAG HAN ve DENIZ HAN yer yüzünü, yani karayi ve suyu
temsil eder ki bunlar olmadan da hayat olamaz. Atalarimiz karayi ve suyu da
kutsal bilmisler ve onlara saygi göstermislerdir. Eski Türk dünyasinin
"YER-SU" inanisinin olusu bunun kanitidir.
GÖK HAN ise içinde bulundugumuz uzayi ve ayrica arzin etrafinda var olup her an
soludugumuz "havayi" temsil eder ki onlarsiz da hayat olmaz. SUSUZ
hayat olamiyacagi gibi "HAVASIZ" da canlilar var olamaz. Ayrica
hele "UZAYSIZ" hiç bir seyin var olmasi mümkün degildir. Türkçede
"hava" ve "gök" bir nevi es anlamlidir ve kutsaldirlar.
Türkçe HAN sözü "BEY, AGA" gibi adlar olup toplumu idare ve kontrol
eden kisilere verilen bir addir. HAN (KHAN) sözü "H (KH)-AN"
seklinde Türkçenin "AGA AN" yani "GÖK AGASI"
anlamlidir. Gök agasi ise Gök'e hükmeden bir AGA, BIR TANRI dir.
Eski Türk dünyasinda "GÖK AGA ERI" yahut "GÖK ATA ERI" ve
"AS ER" ATA TANRIyi tanimlar.
***
TANRILAR konusunda bu genel bilgiden sonra, sorularinizin altinda da ayrica ek
yanitlarimi bulacaksiniz.
Dediniz ki:
"Bu yazıyı eleştiri olarak değil, konuyu
öğrenmek için yazıyorum. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
"AZER adi aslinda öz Türkçe "AS ER" ve "AZ ER" sözleri olup eski Turan dünyasinin Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri dininde TANRI kavramini tanimlayan bir sifattir. Sözcük "AS ER" seklinde "BIR ER", "TEK ER" ve "EŞSIZ ER" anlamli olup Türkün Gök-Tanrisinin birligini, tekligini ve essizligini anlatir. Bu kavramda kainati yaratan BIR Gök Ata Tanri oldugu varsayilir. Türkçe "AZ ER" sözü yine Tanrinin essizligini, AZ olusunu, kendine özel olusunu tanimlar."
Bu ve benzeri cümlelerde, hem
Tanrı'nın tek olduğunu, hem de üç tane Tanrı olduğunu
yazıyorsunuz. Acaba ben mi yanlış anlıyorum? Fakat
eğer ben yanlış anlıyorsam, diğer okuyucular da
yanlış anlar düşüncesiyle yazıyorum bu
satırları."
Polat Kaya: Yazip sordugunuza iyi ettiniz. Ben de sizin bu candan samimi
sorunuza verdigim degerden dolayi uzun zaman vererek aydinlatici bir yanit
vermege çalistim. Bu sorunuzun yanitini saniyorum ki yukarida yazdigim bölümde
verdim.
Tanri kavraminda, Tanri "BIR GÖK ERI" olarak varsayilmisdir. Bu
"AS ER" (AZ ER, TEK ER) Tanri anlayisi eski Türk dünyasiyla
baslamistir. Fakat O'nun çesitli vasiflari ayri ayri
"Tanri-yetenekli", "olmazsa olmaz" gücler olarak görülmüs
ve onlar da "tanri olarak" tanimlanmistir. Bilhassa, günes bu
Tanri güclerinin en basinda gelen ve insan hayatini en etken bir sekilde
etkilen doga gücüdür. O sebeple, eski Turan dünyasinda Günese tapilmasi çok
dogal ve yerindedir. Bu durum karsisinda eski Turan dünyasinda sanki
"çok tanrilik" anlayisi varmis gibi bir görüntü izlenmekte ise de,
gerçekte bu çok tanrilik degil evrensel BIR (TEK) tanri kavraminin çesitli
boyutlarinin taninmasi ve insan gelismesine onlarin aksettirilmesidir.
Sunu da burada hatirlatmak isterim ki bu çok eski Turan medeniyeti bazi
gruplarca geçmiste öldürülmüs ve tarihten silinmistir. Buna ragmen o eski
Turan dilinin ve dininin vermis oldugu kavramlari da alip kendilerine mal
etmislerdir. Yukarida bunun örneklerini verdim. Bu çok eski
medeniyeti tarihten silenler, halen mevcut dinler gelecekte inandiriciklarini
kaybettikleri zaman, bazi DIN meraklisi gruplar Türkün bu GÖK-TANRI ve
GÜNEŞ-TANRI kavramini yeniden öne çikaracaklardir. Türkler bu konuda
çok uyanik olmalidirlar ve atalarinin en muhtesem medeniyeti olan bu dinsel
inançlarin kendilerine ait ata yadigari kavramlar oldugu bilinciyle onlara
sahip çikmalilar ve onu yeniden GÜNEŞ gibi
yüceltmelidirler.
Eski Tur/Türk/Oguz dünyasinda "BILGI" üçte ikisi TANRI ve üçte biri
insan seklinde tanimlanmisdir. [BILGAMESH ile ilgili yazilarima bakiniz].
Dünyada insanoglu tarafindan yapilmis her sey insanligin ortak BILGISININ
ESERIdir. Bilgiye CAN veren, onu görünür "ESER" haline getiren "ER
BAŞI" dir, yani "ER BEYINI" (ER'IN DÜŞÜNME YETENEGI,
ER USU, ER AKLI, GÖZ, AGUZ, DIL, SES, KONUŞMA ve de YAZMA, ÇIZME)
yetenekleridir. Kavramlarin canlanmasi her kavrama AD vermekle olur.
Bütün bu adlardan da DIL olusur. Türkçenin "tek heceli ve
eklemeli" bir dil olusu sayesinde YAZI nin icadi da eski Türk dünyasinda
olmustur. Denebilir ki en azindan onbin senelik bir icad edilme ömrü
vardir. Ne var ki dünya bu gerçegi ya bilgisizliginden veya itiraf etmek
istemediginden Türklere mal etmegi hazmedemez. Bununla beraber bu gerçegi
Türkün kendisinin bilmesi çok önemlidir.
Eski Türk dünyasinda "TANRI" kavrami ile "DOGA" (TABIAT,
NATURA) kavrami aynidir. Denebilir ki bir bakima DOGA ancak
TANRININ GÖRÜNEN yüzüdür. O görüntü içinde bir sonsuzluk, esi görülmemis
bilinen ve bilinmeyen bilgi vardir. O bilinen ve bilinmeyen bilgi üzerine
canlilarin ve de cansizlerin varligi, doga (Tanri) kanunlari içinde, bina
edilmistir. Dogada var olan o gizli bilgileri bulmak, ögrenmek, insanin ve
doganin yararina islemek her bireyin ödevi ve yasami geregidir.
Dikkat edilmelidir ki "Avrupa dillerine ait bir "sözcük" imis
gibi gösterilen "NATURE" sözcügü de Türkçe "TANRI U"
sözcügünden yapilmistir. Bu da eski Turan dünyasinda Doganin Tanri ile
ayni oldugunun kanitidir. Batililar Türkçenin TANRU sözünü degistirerek
"NATURA" ve benzeri sözcükler haline getirmislerdir. Ayrica NATURA
sözcügü "ANATUR" seklinde yeniden dizildiginde onun Türkçe
"ANADUR" sözü oldugunu göruyoruz. Doga "anne" olarak
da bilinir.
Arapca diye bilinen "doga" anlamli TABIAT sözcügü "ATATI-B"
seklinde yeniden dizildiginde Türkçe "ATATI" (ATADI) degiminden olup
bir "ATA" kavramini, ve "ABATI-T" seklinde yeniden
dizildiginde Türkçe "ABADI" (ABLADI, EBEDI, BIBIDI, HALADI)
degimleri olup bir yaratici "kadin", yani "ANA" kavramini
tanimliyor. Böylece bu sözde "Arapca" sözcük bile Türkçe olarak
doganin bir ana / ata oldugu bildiriliyor. [Ben çocuklugumda anama
"aba" derdim.] Ayrica ÂBA evren olarak tanimlaniyor. [Redhouse
Türkçe-Ingilizce Sözlük, 1987, s. 2].
Sordunuz ki:
"Biz Türkler eskiden, Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri diye üç tane
tanrıya mı tapmışız?"
Polat Kaya: Yukaridaki yanitlarimda bu sorunuzun da cevabini
bulacaksiniz. Atalarimiz Tek Gök Ata-Tanriya taptiklari gibi onun çesitli
"essiz güclüyaratiklarina ve yeteneklerine" de, Tanrinin bir
parçasi olduklarindan, tanri diye tapmislardir. Bunlarin elbette ki en
basinda, görünen Tanri gözleri olarak, Günes (Gün-Tanri) ve Ay (Ay-Tanri)
olmustur. Bu kavram eski çaglarda Turanli Tur/Türk/Oguz insani tarafindan
yayilmis dünya çapinda yaygin bir DIN idi.
Sordunuz ki:
"Yani atalarımız sizce hep Tanrı yaratığı olan Güneş'e mi tapmışlar?
Oysa
biz, "Türkler eskiden beri Tek tanrı'ya tapmışlar, bu
yüzden de İslam'ı kolayca benimsemişler" diye
biliyorduk."
Polat Kaya: Ilk sorunuzaa cevap olarak derim ki: hayir, elbette ki yalniz
Günese tapmamislardir. Gök-Tanri inancindan sonra, Tanri gözü
ve gözle görünen essiz doga gücü olmasi nedeniyle Günes en basta
taptiklari tanri olmustur. Gerçekte Günese tapis Gök-Tanri'ya tapisin
aynidir. AY da tanrinin ikinci gözü olarak varsayildigindan, Tanri yaratigi
olan Ay'a da tapmislardir. AL bayragimiz üzerinde yeni ay (hilal ay) ve
günesin olusu bir tesadüf eseri degildir. Ayni sekilde, "TÜRKISTAN"
ülkelerinin bayraklarinda Günes simgesinin olusu yine bu çok eski Gün-Tanri
inanisindan gelmektedir. Dikkat edilirse çogu Asya ülkelerinin bayraginda bile
günes ve ay simgeleri vardir. ISTAN sözü dahi Türkçeye ait bir sözdür ve
GÖK-TANRI kavrami ile ilgilidir. Söyle ki:
a) ISTAN sözü "IST-AN" seklinde ve günümüz Türkçesi
ile "ÜST AN" yani "yukaridaki (üstteki) gök" anlamindadir.
Eski Türkçede AN sözü bir anlaminda "gök" (göy) demektir.
b) ISTAN sözü "ÜST hAN" (TEPE HAN, BAŞ
HAN) seklinde Gök Tanriyi "BAŞ TANRI" olarak tanimlar.
Yani ondan daha üstünü yoktur. Ve ayni zamanda bu "ÜST hAN"
(TEPE HAN, BAŞ HAN) degimi "ER BAŞINI" (insan basini)
da tanimlar.
c) ISTAN sözü "ÜST hAN" seklinde
"gök damini" tanimlar.
d) ISTAN sözü "IŞiTAN" ve
"ISiTAN" seklinde günesi tanimlar.
Bu bilginin isiginda eskiden beri adinda ISTAN olan TÜRKISTAN adinin içinde
"TÜRK" adi ile ilgili olarak çok ilginç Türkçe bilgiler
saklidir. Söyle ki:
1. "TÜRK-IŞITAN", "TÜRK-ISITAN" ve "TÜRK-ÜST-HAN"
seklinde Türkün bulundugu her yerde kendini ve medeniyetini
"GÜNEŞ" in özellikleri ile ve de TANRI (ÜST-HAN) adi ile
tanimlamis oluyor.
2. TÜRKISTAN adi "ATI-KNS-TUR" yahut
"T-KINAS-TUR" seklinde yeniden dizildiginde "ADI
GÜNEŞTUR" ve/veya "ADI GÜNEŞ ve TUR"
(ADIGÜNEŞ ve GÖK TANRI) Türkçe tanimlamalari çikiyor.
3. TÜRKISTAN adi "TANRI-KÜST" seklinde
yeniden dizildiginde:
a) "TANRI GUZDu" (Tanri Oguzdu);
b) "TANRI GÖZüDü" (Günesdi, Aydi);
c) "TANRI-KÖZüDü" (Tanri atesidi);
d) "TANRI aGUZuDu" (TANRI Dilidi). Bu son
tanimlama Türkçenin bir "Tanri Oguz Dili", "Tanri Tur
Dili", "Tanri Günes Dili" oldugunu söylüyor. Bütün bu anlamlar
yalniz Türkçe dil ile mümkündür.
Eski Turan dünyasinin tarihte en uzun ömürlü Tur/Turk/Oguz devletlerinden biri
olan eski Masar (Misir) devletinde Türklerin "BIR TANRI" dini
çok enine boyuna gelistirilmis bir dindi. Bu sebeple de ona çok tanrili
bir din görüntüsü atfedenler çok olmustur. Gerçekte eski Masarda Türklerin tek
Tanrili gök dininde, Günes ve Ay, Gök-Ata-Tanrinin gözleri inanciyla binlerse
sene inanilagelmistir.
Eski Misirin (MASAR) "fravun" (pharoah) diye bilinen ülke baslari
kendilerini "PERU" (PER-U) diye adlandirmislardir ki bu ad Türkçe
"BIR O" sözü olup Gök-Tanrinin Türkçe adidir. PHAROAH (fravun)
sözcügü dahi Türkçe bir ifadenin Samilestirilmis seklidir. PHAROAH sözcügü "PHAR-O-AH"
seklinde dizilip incelendiginde onun yine Türkçe "BIR O AGA"
tanimlamasinin degistirilmis hali oldugu görülür. Bu da gösteriyor ki
eski Masarda (Misir) "TEK TANRI" (BIR O AGA) dini her zaman için
izleniyordu.
Eski Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve
AY-Tanri üçlü dini anlayisi yeni dinlerin karalamalarina hedef olmus ve bu çok
eski Turan medeniyeti bilincli olarak tarihten silinmistir. Bununla beraber,
yeni dinlerin bazilari bu eski Turan medeniyetinden, kendileri için gerekli
temel kavramlari alip yeniden sekillendirdikten sonra, eski Turan dünyasinin
dinini, dilini, medeniyetini ve de Tur/Türk/Oguz insanini inkar etmek için
ellerinden gelen her hileyi, gizlemeyi ve karalamayi yapmislardir. Örnegin, eski
Masar (Misir) dininde mevcut, Türk dünyasina ait "üçlülük" kavramini
Hiristiyan Katolik kilisesi alip degistirerek kendisine mal etmistir.
Böylece eski Turan dünyaasinin dili bu kiliseyi izleyenler tarafindan çalindigi
gibi medeniyeti de çalinmistir. Bu gibi dinler halka tanitilirken, eski
Turan dünyasina ait dinsel kavramlar hiç bir sekilde dile
getirilmedigi gibi onlarin hatirlanmamasi da dini emirlerle saglanmistir.
Ikinci sorunuzla ilgili olarak, denebilir ki Türkler Islami kolaylikla kabul etmisler
çünkü Islam dini eski Türk dunyasi dininin bir nevi yenilestirilmis
devamidir.Ayrica Islam dininin kurucusu Türklere karsi çok daha hos görü
göstermis ve onlara dokunulmamasini önermistir.
Semitik ARABlar Eski Tur/Türk/Oguz devleti olan MASAR da gelistirilmis eski
Turan medeniyetinin ve de eski Türk dininin bir nevi varisleri
olmuslardir.
Musevilik ve Isevilik Türk dünyasini, onun dinini, dilini, medeniyetini ve
insanini yikan, degistiren ve yok eden dinler olmuslardir. Onlar
Türklerden aldiklari her seyi degistirmisler ve taninmaz hale getirmislerdir.
Arablar da ayni seyi yapmislardir. Fakat yakin zaman atalarimiz kendi
eski dinlerine en uygun olanini, yani Islami seçmislerdir.
Islam Musevilik ve Isevilik dinlerinden kopyalandirilmis iddialari ise dogru
degildir. Musevilik ve Isevilik gerçekte KARAYI (KARAHAN) ve YELI
(YEL HAN) gizlice tanri bilen ve "GÜNEŞ" (AKHAN) dinine karsi
olan dinlerdir. AK ve KARA birbirinin ziddi olan kavramlardir. Çok eskilerden
beri AK (gündüz, iyilik, aydinlanma) ve KARA (gece, kötülük, cehalet) birbiri
ile çatisma içinde olmuslardir. AK'a karsi olan KARA inancina YEL
inanclilar da katilarak, eski Turan dünyasini tarihten silmislerdir. Son
2500 yil içinde Türkün Gök-Tanri, Gün-Tanri ve AY-Tanri dini ve bu çok eski
dini izleyenler her türlü zorlamaya, yok edilmeye ve kimlik degistirilmeye
hedef edilmislerdir. Hayat tehdidi ile yapilan zorlamalarla pek çok
Tur/Türk/Oguz soylularin her türlü kimligi degistirilerek Türklükten
uzaklastirilmis ve Türklüge karsi kullanilmistir. Bu çatismayi ve zorlamayi
günümüzde de dünyanin çesitli yerlerinde izlemekteyiz.
Türkçenin AL sözü eski çaglarda Gök Tanrinin bir adi idi. O
"BAAL" seklinde Türkçeden uzaklastirilmis "ABA AL" (APA AL,
ATA AL, YARATICI AL) sözüydü. Dikkat edilmelidir ki Arapcaya 'a atfedilen
"ALLAH" adinda da yine Turkçe "AL" sözünü buluyoruz.
Böylece ALLAH adi Türkçe "AL ILAH" sekline "AL
TANRIYI" tanimlamaktadir. Böylece bu Türkçe adlar Türklerin ve de
Türkçenin Islam dinine katkisidir.
Baska bir örnek vereyim: Her ne kadar "ALLAHU AKBAR" degimi
"Arapca" gibi görünüyor ise de onun analizini yaptigimizda bambaska
bir durum çikiyor ortaya. Evet, "ALLAHU AKBAR"
denildiginde "ALLAHIN BÜYÜKLÜGÜ" dile getiriliyor ve Tanrinin
"ULU BIR VARLIK" oldugu söyleniyor. Fakat bunun yaninda halkin
pek bilmedigi baska anlamlar da Türkçe asillari ile söyleniyor.
"ALLAHU AKBAR" degimi "AL-LAH-U AK-BAR" seklinde
parçalarina ayrildiginda, onda Türkçe olarak su sözleri buluyoruz:
a) "ALâ ILAH O AKa BIR" (O ULU ILAH AGA BIR)
ifadesiyle GÖK TANRININ tanimlamasi yapilmaktadir.
b) "AL iLAH O AK BIR" (O AL iLAH AK BIR)
sözüdür ki bu "AL GÜN TANRI" (Günes) tanimlamasi olup onun BIR (TEK),
AK, AL ve ILAH oldugunu ve "O AL iLAH AK BIR" seklinde Gün-Tanrinin
"AGA-BIR" (BIR AGA) oldugunu Türkçe olarak tanimliyor.
c) "ALA ILAH O AK BIR" (O ALA ILAH AK BIR) sözü ile
"AY TANRI" (dolun Ay) tanimlaniyor. Ayrica, "O ALa
iLAH AKa BIR" seklinde Ay-Tanrinin da "AGA-BIR" oldugunu
Türkçe olarak tanimliyor.
Bundan da görüyoruz ki "ALLAHU AKBAR" degimi dahi çok
anlamli Türkçe tanimlamalari bünyesinde gizlice saklamaktadir.
Ayni zamaanda "AL" adi yukarida tanimladigim "ALÂ" (ULU),
"AL" ve "ALA" kavramlarinin ortak adidir.
Ilginçtir ki ISLAM adi "ISM-AL" seklinde yeniden düzenledigimizde,
onda da Türkçe "ISMI AL" yani "ADI AL-TANRI" Türkçe
degimini bulmaktayiz. Böylece ISLAM adi dahi bu üç kavrami bünyesinde
toplamis bir dine ad oluyor. Ayni zamanda ISLAM adi "SELAM"
sözünü içermekle sulh ve uyumluluk içinde yasamayi öneren bir dindir.
Islamligin kutsal kitabinin adi olan KOR'AN (KURAN, Arabca
AL-QUR'AN) sözcügünün anlami "OKUMA" olarak bildirilmektedir. Bu
ad da Türkçe bakimindan çok ilginç bir addir.
KOR'AN adi "KOR-AN" seklinde incelendiginde Türkçe "KOR" +
"AN" (KOR + GÖK) tanimlamasini buluyoruz ki bu "GÖK
ATEŞI" demektir. "Gök Atesi" degimi ise GÜNEŞ'i
tanimliyor. Yukarida da belirttigim gibi eski Türkçe de AN sözü GÖK demektir.
"KOR-AN" yahut "KUR-AN", Türkçe "oKUR-hAN"
olarak okundugunda Türkçe "OKUR" ve "HAN"
sözcüklerini buluyoruz ki bu Türkçe "OKUR TANRI" yahut
"TANRI OKUR" anlamli bir degim olabiliyor. AL-QUR'AN sözcügünün
"OKUMA" anlamli oldugunu düsününce bu bulusumuzun da dogru
oldugu görülmektedir. Bilinen bilgilerin isiginda bu Türkçe tanimlamalar
çok anlamli ifadelerdir.
Bütün bunlarin isiginda, Gök Tanrinin gözü olan, insana ve diger canlilara can
kaynagi olan, can veren ve gereken her türlü enerjiyi (ISIYI) ve IŞIYI
saglayan GÜNEŞE tapmaktan daha dogal bir sey olamaz. Bu çok dogal bir
duygudur ve de Türk dünyasinin çok uzak geçmisinden beri uzun ömürlü olan bir gerçekinançin
kaynagi olmustur. En azindan onu görebilmekteyiz ve onun yarattigi her
türlü dünya nimetlerinden yararlanmaktayiz. Onun isigi sayesinde dogayi ögrenip
bilgi edinebilmekteyiz ve dogada yasayabilmekteyiz. Eski Tur/Turk/Oguz Masar
(Misir) medeniyetinde insan hayati "günesin sabah dogup aksam
batmasina" benzetilirmis. Evrenin ve de Günesin uzun ömürlerinin
yaninda en çok yüz sene gibi bir yasam süresi olan insan hayatinin "bir
gündüz süresine" benzetilmesi çok ilginç bir düsünüz tarzidir.
Dediniz ki:
"Sanırım Tanrı'nın kendisiyle,
yarattıkları karıştırılmış. Türklerin
ateş etrafında halay çekmeleri ona taptıklarını
göstermez. Türkler bıçaklı oyunlar da oynarlar. Acaba
bıçağa da mı tapmışız?
Polat Kaya: Elbette ki Tanri kavraminda da degismeler ve gelismeler
olmustur. Zaman zaman dini kavramlardan bazisi öne çikarilmis ve önde
olanlar ise geriye ve unutulmaya itilmislerdir. Eski çaglarda DIN isleriyle
ugrasan gruplar, sözde "din ilim adamlari" ülkede en sözü-geçer güclü
idare ve yönetme yerlerini ellerinde tutup kimseye hesap verme durumunda
degillerdi. Ülke zenginligi ve halkin yönlendirilmesi onlarin elinde
idi. Böylece DIN bu gruplar için çok gelir getirici ve politik güc
verici, her zaman için gizli emeller pesinde kosanlarin içine girdigi
kuruluslar idi. Günümüzde de dünyanin en zengin kuruluslari dinsel
kuruluslardir. Hatta yeni din üretenlerin çogu tanri olarak neye taptiklarini
dahi belirtmemislerdir. Böylece insanlar bu konuda genellikle hep karanlik
içinde birakilmislardir.
Ates günesin yer yüzündeki simgesidir. Ates yakici ve yikici olabildigi gibi
ayni zamanda çok yararli bir doga olayidir. Düsünün ki yer
yüzünde "ates" olmasaydi, insan oglunun hayati bugün yasadigimiz gibi
olmazdi. Böylece "ates" denilip geçilmemelidir. Insanlar için
nasil ki su, hava, yiyecekler gerekli ise atesin de olmasi gereklidir. Türkler
Gün-Tanriya sükran borclarini yerine getirmek için günesin etrafinda el tutup
halay çekemiyeceklerine göre, onun simgesi olan görkemli bir ates etrafinda
halay çekip senlik yapmalari mantiklidir. "Nevruz"
senliklerinde "ates" etrafinda yapilan senlikler de günesi kutlayan,
soguk yikici bir kistan sonra dünyaya bahari ve yazi getiren Günes
kutlanmaktadir. Bence ates etrafinda halay çekip sükran dolu çosku
gösterilerimiz tanriya bir sükür ifadesidir.
Diger taraftan bazi
oyunlarimizda biçak ve/veya kiliç-kalkan kullanmamiz bu aletlere taptigimizi
degil onlari maharetle kullandigimizin ifadesi olsa gerek.
Dediniz ki:
Yazdıklarınızı tenkit için yazmıyorum bunları Polat Bey. Yazımın başında da bunu belirtmiştim. Belki başka bir izah yolu vardır diye hatırlatmak istiyorum.
Biz, Atam ile Hava'dan insanların türediğini biliyoruz. Tanrı gerekli olan her şeyi Atam'a öğretmiş. Kendini de tanıtmış. İlk elçi olarak onu görevlendirmiş. Türkler de hep Atam'ın peşinden ve öğrettiklerinden gitmişler. Bu yüzden Türkler diğer milletlerin öğretmeni olmuşlar. Sapanlar başka şeyler tapmışlar, ama asıl ve büyük olan grup hep Tanrı'ya tapmış.
Polat Kaya: ATAM ile HAVA'dan türeme konusunu yukarida
açikladim. ATAM benim gibi "ADAM" olan birisiydi. Ayni sekilde
HAVA da bir kadin adi olarak bir "ANA" yi temsil etmektedir. Böylece
ADAM ve HAVA'dan türemis olmamiz çok dogaldir. Bu ifadeyi kullananlar bu
gerçeyi Türkçe olarak dile getirmislerdir. Bunun yaninda, bu ifade içinde
ad benzerliginden dolayi Turkçe olarak bir kelime oyunu da yer
almaktadir. Bilindigi gibi Türkçe HAVA adi, hayat için olmzsa olmaz
nitelikte, her an soludugumuz oksijen, nitrojen ve diger bazi gazlarin karisimi
olan HAVA'nin da adidir. Anasiz hayata gelinemedigi gibi, havasiz bir
ortamda hayatin devam etmesi de imkansizdir. Burada "HAVA" bir
"ANA" kimligine büründürülerek çok uzak bir geçmiste insanliga ana
olmus efsanevi bir anaya ad olarak verilmistir. Böylece, insanin türemesinde
hem "insan ana" ve hem de "hava ana" iki en önemli rolu
oynayan varlik olarak bir ad altinda birlestirilmislerdir. Bunda pek karisik
olan bir hal olmasa gerek. ADAM ve HAVA'dan türemisiz sözü soludugumuz
"havayi" bir "ana" gibi temsil etmistir. ADAM sözüde
Türkçe olup ATAM sözü ile aynidir.
"Tanrı gerekli olan
her şeyi Atam'a öğretmiş. Kendini de
tanıtmış" degiminize gelince bunu da
yukarida açikladim. Gök-Tanri veya günes veya ay kimseyle dogrudan dogruya
konusmus degildir. Bu konuda yapilan iddialar dogru sayilamaz. Bununla
beraber Tanri gerek insanlara ve gerekse diger çanlilarin herbirine,
hayatlarinda her seye karar veren bir BAŞ (TEPE) ve onun içinde kapali bir
kutu içinde devamli isleyen bir "BEYIN"vermistir. Bu BEYIN, diger
bir deyimle en mükemmel bilgi analizi yapan, bilgi üreten, bilgiyi konusmaya,
sese, yaziya çeviren, bilgiyi anisinda saklayan Tanri hediyesi bir essiz
"bilgisayar" gibidir . Bu BEYIN insanda, bilinen en mükemmel
seklini almistir. Tanri, çalistikca gelisen insan beynini "düsünme ve
yaraticilik" yetenegi ile donatmistir. Bu yaratici beyin evrensel
Tanrinin ve onun yörel temsilcisi olan Gün-Tanrinin bir yaratigi olup arz
üzerinde her kisi için bir tanri gibidir. Yer yüzünde insan
tarafindan yapilmis eserlerin hepsini "ER BEYINI" düsünmüs, yaratmis
ve de yapmistir. Atalarimiz ona OGUZ, AGUZ, AGUZER (KONUSAN ER), AS ER, US ER,
ASAR (ESER), YAZAR, ÜST ER, TEPE ER , BILGAMEŞ, ER AKLI, US gibi
adlarla tanimlamislar ve onu yer yüzünde "TANRI" gibi
bilmislerdir. Böylece "GÖK TANRI" ile "ER TANRI"
birbirine benzetilmistir.
Bu da çok dogal bir
benzetmedir. Çünkü Insan yeni kesfettigi kavramlari açikca tanimak,
tanitabilmek ve ögrenebilmek için, onlari bildigi kavramlarla kiyaslayarak,
benzeterek tanimlar. Insan beyni, "GÖK TANRI" kavramini
da kendine benzeterek icad etmis ve onu evreni yaratan ve yöneten en yüce
"BIR GÖK ERI" olarak tanimlamistir.
Bu arada Tanrinin insana verdigi BEYIN ve onun dis dünyadan bilgi toplayan bütün görücü, isitici, duyucu, tadici, koku alici uzuvlari sayesinde gelistirdigi tüm BILGISI ve USU evrensel BIR TANRI gibi algilanmistir. Nitekim de öyledir. Ilk insanin dogusundan beri gelistirdigi bilgiler sayesinde insan oglu yer küresi üzerinde yapmis ve yaratmis oldugu her eseri ona borçludur.
TANRI sözü
"T-AN-RI" olarak ayrilip yeniden Türkçe olarak okundugunda,
"aTa-AN-eRI", yani "ATA GÖK ERI" sözünü buluyoruz ki bu
degim Gök Tanriyi Bir "ATA GÖK ERI" olarak tanimliyor. Bu
tanimlama ile Gök Tanri da bir ER dir. Bir ATA'dir, Bir YARATICIDIR.
Dediniz ki:
Daha fazla yazmağa gerek yok sanırım. Beni aydınlatmanız mümkün olursa çok memnun olacağım.
Kalın sağlıcakla.
Baki Dökme
Polat Kaya: Bu yazi beklenilenden çok daha uzun bir yazi oldu.
Bununla beraber, umarim bu açiklamalarim sorulariniza genellikle
bilinmeyen baska bir yönden aydinlik getirmistir. Son olarak, firsatiniz olursa
su yaziyi da okumanizi öneririm: http://tech.groups.yahoo.com/group/Polat_Kaya/message/476. Siz
de kalin saglicakla.
Selam ve sevgi ile,
Polat Kaya
15/08/2008
ba d˙fffffffffffffffff6k wrote:
|
Merhaba Polat Bey; Türkbirdev grubunda Azerbaycan ile ilgili yazınızı okudum. İlgi çekici şeyler yazıyorsunuz. Bu yüzden özel adresinize yazmağa karar verdim. Yazacaklarım çok uzun değil. Azer kelimesyle ilgili yaptığınız tahlilde, bana biraz garip gelen şeyler var. Bu yüzden uzun yazınızın tamamını okumadan yazayım dedim.
Bu yazıyı eleştiri olarak değil, konuyu öğrenmek için yazıyorum. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
"AZER adi aslinda öz Türkçe "AS ER" ve "AZ ER" sözleri olup eski Turan dünyasinin Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri dininde TANRI kavramini tanimlayan bir sifattir. Sözcük "AS ER" seklinde "BIR ER", "TEK ER" ve "EŞSIZ ER" anlamli olup Türkün Gök-Tanrisinin birligini, tekligini ve essizligini anlatir. Bu kavramda kainati yaratan BIR Gök Ata Tanri oldugu varsayilir. Türkçe "AZ ER" sözü yine Tanrinin essizligini, AZ olusunu, kendine özel olusunu tanimlar."
Bu ve benzeri cümlelerde, hem Tanrı'nın tek olduğunu, hem de üç tane Tanrı olduğunu yazıyorsunuz. Acaba ben mi yanlış anlıyorum? Fakat eğer ben yanlış anlıyorsam, diğer okuyucular da yanlış anlar düşüncesiyle yazıyorum bu satırları.
Biz Türkler eskiden, Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri diye üç tane tanrıya mı tapmışız?
"Örnek olarak, sözde "Farsca" olan "AZERPEREST" adina dikkatinizi çekmek isterim. Bu sözcük Farscada "atese tapan" seklinde yorumlaniyorsa da bu gerçekte"Günese tapan" demektir. ATAŞ yer yüzünde Günesin simgesidir. Bu kavram eskidenberi Günese tapmis Türk dünyasinin bir katkisidir."
Yani atalarımız sizce hep Tanrı yaratığı olan Güneş'e mi tapmışlar?
Oysa biz, "Türkler eskiden beri Tek tanrı'ya tapmışlar, bu yüzden de İslam'ı kolayca benimsemişler" diye biliyorduk.
Sanırım Tanrı'nın kendisiyle, yarattıkları karıştırılmış. Türklerin ateş etrafında halay çekmeleri ona taptıklarını göstermez. Türkler bıçaklı oyunlar da oynarlar. Acaba bıçağa da mı tapmışız?
Yazdıklarınızı tenkit için yazmıyorum bunları Polat Bey. Yazımın başında da bunu belirtmiştim. Belki başka bir izah yolu vardır diye hatırlatmak istiyorum.
Biz, Atam ile Hava'dan insanların türediğini biliyoruz. Tanrı gerekli olan her şeyi Atam'a öğretmiş. Kendini de tanıtmış. İlk elçi olarak onu görevlendirmiş. Türkler de hep Atam'ın peşinden ve öğrettiklerinden gitmişler. Bu yüzden Türkler diğer milletlerin öğretmeni olmuşlar. Sapanlar başka şeyler tapmışlar, ama asıl ve büyük olan grup hep Tanrı'ya tapmış.
Daha fazla yazmağa gerek yok sanırım. Beni aydınlatmanız mümkün olursa çok memnun olacağım.
Kalın sağlıcakla. Baki Dökme |