Hürriyet Gazetesinin yakin geçmiste "Türkiyede On Harika" degerlendirmesinde
KAPADOKYA'nin bir doga harikasi oldugu yorumlamasi yapiliyordu.
Anadolunun dogal bir harika bölgesi olan "Kappadokya", usta
bir heykeltrasin tasini isledigi gibi, doga
güclerinin etkisi altinda islenmis ve sonunda birbirine benzeyen ilginç
görünüslü tepeciklerle süslü
bir yöre haline gelmistir. Günümüzde onlar "peri
bacalari" adi ile de bilinmektedir.
Öyle ki bu tepecikler baslarina sivri "kapaklar" veya "papaklar" giyinmis
insanlari andirmaktadirlar. Yukaridaki resimler bu görünüsü fazlasiyla
kanitlamaktadirlar. Ayrica insanlar, bilhassa bu tepecikler içine oyduklari
magaramsi evlerde (öylerde) yasamislar ve bazi dini tapinaklar da
gelistirmislerdir. Böylece bu doga harikasi geçmiste bazi toplumlari içinde
barindiran bir "köy" gibi kullanilmistir.
Wikipedia da verilen bilgilere göre, yörenin adi M. Ö. 6ci asirdan beri çesitli
kaynaklarda biliniyormus. [http://en.wikipedia.org/wiki/Cappadocia
] Söylendigine
göre yörenin adi Farsca "KATPATUKA" imis ve yine söylendigine göre "Güzel Atlar
ülkesi" anlaminda imis. Her ne kadar bu adin içinde Türkçe "KUT AT" ('kutsal at"
anlamli olabilecek bir Türkçe degimi bulabiliyorsak da Kapadokya
için "Güzel Atlar ülkesi" tanimlamasi
pek inandirici degildir. Üstelik, adin aslinin "Farsca" olmadigi da ayni
kaynakta özellikle bildirilmektedir.
Diger taraftan KATPATUKA adi harf-be-harf "KAPAKTU-AT" seklinde dizilip Türkce
olarak okundugunda adin Türkçe "KAPAKTU ADU" (ADI KAPAKDI) ifadesi oldugu
görülüyor. Bu tanimlamalarla bu eski tepeciklerin baslarindaki sivri külahlarin
yerli halk tarafindan "KAPAK" yahut "PAPAK" olarak bilinebilecegi olasiligi
çikiyor karsimiza. Bu tezin dogrulugu yerli haklarin Türkçe dilli oldugunu
isaretler. Ayrica bu durum "Pers" dilinin de Türkçeden anagram yollu yapildigini
gösteriyor.
Gerçek kimligi pek belli olmayan sözde
Grek tarihci HERODOTUS'a göre
Kapadokyali yerli halka "Iranlilar" (Persian) deniyormus, Greklere göre
Kapadokyalilar "Suriyali" yahut "Beyaz Suriyeli" imisler. "Iranli" veya "Suriyeli"
olmak bu halklarin Tur/Türk/Oguz insanlari olmadigi
anlamina gelmez. Zira kullanilan bu kaypak
dilli ifade ile, yöre yerli insaninin
gerçek kimligi inkar edilmis, onun yerine yasadiklari ülkelerin adi söylenmistir.
Bu hile, gezginci Rumlar (Garacilar) ve digerleri tarafindan tarihte Türkler
için hep kullanila gelmis bir dilcilik hilesidir. Maksat eski Turan dünyasini ve
onun Tur/Turk/Oguz insaninin Türklük kimligini tarihten silmek gayretidir.
Gerçekde "SURIYE" adi "T" harfinin "S" harfine degistirilmesi ile "TURIYE" (TUR
ÖYÜ) Türkçe ifadesinden degistirilmis bir addir. Bu sekilde degistirmeye "Caesar
encryption" ("kayarci" yani harfleri 'kaydirma" yollu sifreleme) denir, [http://en.wikipedia.org/wiki/Caesar_cipher]. "SURIYE"
diye bilinen topraklar ve simdilerde Orta Dogu diye bilinen yerler, Anadolu da
dahil olmak üzere, tarihte oldum
olasi Tur/Türk/Oguz topraklari
olmustur. Buna ragmen, bu yerlilerin dogaya verdikleri Türkçe adlar her firsatta,
Rum ve diger gezginci (Garaci/Karaci)
ve Türklügü tarihten silmege yeminli din
adamlari tarafindan bilinçli
sekildedegistirilmis ve Türklükten uzaklastirilmistir. Sözde "CAPPADOCIA"
yahut "KAPPADOKIA" adi da bu
degistirilen adlardan birisidir.
Verilen bilgilere göre eskilerde bu yöreye verilen adin Latincesi CAPPADOCIA
seklinde veriliyor. [Cassell's Compact Latin-English, English-Latin Dictionary,
1962, p. 37]. Adin Grekcesi de (Καππαδοκ?α) KAPPADOKIA olarak veriliyor ki
yazilislari ayri olmasina ragmen iki ad biri digerinin aynidir. Böylece bu
yörenin adi en az M. Ö. birinci bin yilda bilinen bir addir.
Simdi KAPPADOKIA adini inceleyelim. KAPPADOKIA adi harf-be-harf "PAPAK-KOIDA"
seklinde yeniden düzenlenip Türkçe olarak okundugunda Türkçenin "PAPAK KÖYDÜ" (PAPAK
KÖY IDI) tanimlamasini buluyoruz ki bu tanimlama ile yörenin eski adinin, yani
adin degistirlmeden önceki adinin "PAPAK KÖY" oldugu ifade edilmektedir. Bu
Türkçe tanimlama Anadolunun bu doga
harikasini yüzde yüz bir dogrulukla ve de açiklikla tanimliyor. Bu yörelerin
içine girip sahte dincilik kisvesi altinda yörenin Türkçe adini degistiren
çesitli uyduruk dinlere ait gezginci dinciler, belli ki kendilerine gizlice
vazife edindikleri Türk dünyasini karistirma ve tarihten silme görevini (bak
GENESIS 11) fazlasiyla yerine getirmislerdir.
Ikinci bir açiklamada, KAPPADOKIA adi harf-be-harf "KAPAK-OIDA-P" seklinde
incelendiginde Türkçenin "KAPAK-ÖYDÜ" (KAPAK
EVDI) sözünü buluyoruz ki bu da bölgenin tepecik evlerini bir "KAPAK EV"
seklinde belirliyor. Bu tanimlama bile yörenin "kapak" seklindeki tepeciklerini
ve onlarin içine oyulmus evleri (öyleri) gerçek bir sekilde tanimliyor.
Türkçede KAPAK ve PAPAK sözcükleri sekil bakimindan birbirine benzer kavramlari
ve sekilleri tanimlar. "KAPAK" kaplardaki yemek, vs yi dis etkenlerden korumak
için, "PAPAK" ise insanlarin basina koruyucu 'kapak' olarak kullanilan
örtülerdir.
Bölgedeki tepe seklindeki doga heykellerini inceledigimizde onlarin hep birlikte
bir "PAPAK
KÖY" oldugunu ve teker teker
incelendiginde her birinin birer "KAPAK ÖY" (KAPAK EV) veya "PAPAK ÖY" oldugunu
inkar edilmez bir sekilde görüyoruz. Bu açiklama gösteriyor ki gerek Latince CAPPADOCIA ve
gerekse Grekce KAPPADOKIA adlari
Türkçe "PAPAK KÖYDÜ" adindan
degistirme yoluyla yapilmis ve "Helenlestirilmis" (Romanlastirilmis) adlardir. Ayrica
bu Türkçe adin "Güzel Atlar Ülkesi" tanimlamasi ile hele hiç bir ilgisi yoktur.
Böylece Perslere atfedilen bu ad da tamamen uyduruk bir tanimlamadir. Bunlardan
daha önemlisi Anadolunun her tarafinda oldugu gibi, burada da bu adi veren yerli
halkin Türkçe dilli olduklarinin inkar edilmez delilidir. Belli ki birileri
Türkün tarihini büyük bir hile ve ustalikla degistirmis ve Tur/Türk/Oguz
insanini hem Anadoludan ve hem de tarihten silmistir.
Bütün dillerini, Türkçeden asirdiklari kavram tanimlamalarini kirip-yeniden
düzenleme yoluyla ürettikleri sözcüklerden olusturan, eski
zamanin Grek ve Roman
politikaci-dinci-dilci geçinen gezgincileri, bu eski Anadolu adini da ayni
yöntemle degistirmisler ve kendilerine mal etmislerdir. Türk dilinin kirilarak
baska kaliplara sokulmasi olayi, insanlik tarihinde olasilikla esi hiç olmayan
essiz bir medeniyet hirsizligi olayidir. Böylece eski Tur/Türk/Oguz insaninin
Anadoludaki izleri yok edilmis, eskilerden beri yapila gelen propaganda ve beyin
yikama neticesi bu hirsizligin üstü kapanmistir. Bunun neticesi olarak çogu
insan bilgisizce Anadolunun
eski sahiplerinin Rumlar ve Romanlar oldugu yanlis bilgisine kapilmislardir. Isin
garip tarafi gerçegi bilmeyen günümüz Türk insani da "he buralar eski çaglarda
hep Greklerin, Romanlarin, vs. imis" diyerek kendi atalarinin Anadoluya 1071
lerde gelen bir grup olarak gösterip baskalarinin yanlis ve yaniltici kandirma
(propaganda) bilgisinin devam etmesine ve yayilmasina bilgisizlik içinde hizmet
etmektedirler. Görülüyor ki bir ülkenin cografi adlarinin degistirilmesi ve
baska bir kaliba sokulmasi o ülkenin yerli insanini tarihten silmek için en
uygun ve etken yöntemdir.
Bu açiklamalarimizin gerçegi temsil ettigini bir daha kanitlamak için, KAPPADOKIA adi
ile ilgili olduklari için, iki ayri "Grek"
sözcügünü daha gözden geçirelim. Iki
Grek sözcügü "KAPAKI" ve "KAPPAKI" adlari altinda veriliyor ki bu adlarin anlami
Ingilizce olarak "lid, cover, top" [Divry, 1988, s. 544-545], yani Türkçe olarak
"kapak, bas örtusu, bir kabin üstünü örten kapak, basa giyilinen sapka, papak,
sivri külah" anlamlarini tasiyor. "KAPAKI"
ve "KAPPAKI"sözcüklerinin dilcilik
bakimindan KAPPADOKIA adina
benzedikleri asikardir. Burada hemen dikkatimizi çekmesi gereken husus sudur ki
bu sözde Grek kelimeleri aslinda Türkçe "KAPAK" sözcügünün "Helenlestirilmis
halidir. Böylece KAPAKI ve KAPPAKI
adlari da aslinda Türkçe olup Türk dilinden kaçirilmistir.
Ayrica KAPPAKI sözcügü harf-be-harf "PAPAK-KI" seklinde incelendiginde karsimiza
bu sefer yine Türkçenin Helenlestirilmis "PAPAK" sözcügü çikiyor
ki bu da ëzeldenberi dogu Anadolu, Iran ve Kafkasya yörelerinde ve de Orta Asya
da pek çok genç erkegin, bilhassa çobanlarin, giydigi bir Türk
bas giysisidir. PAPAK kuzu derisinden yapilir, tüyleri bilhassa
kivirciklandirilmis, bir giysi olup hem silindir seklinde ve hem de sivri külah
seklinde yapilir. Hatta öyleki AKPAPAK ve KARAPAPK adli Türk boylarimiz bile
vardir. Bunu ilaveten benim dogdugum dogu Anadolu yörelerinde "AL PAPAK" ve "ÇAL
PAPAK" gibi deyimlerimiz bile vardir. (Dogdugum
köyün halki KARAPAPAK ve de TEREKEME (TÜRKLER) olarak bilinirdi).
Gerçekte Osmanlilar zamaninda imparatorluk içinde halklarin gururla giydikleri
FES bile bir "AL KAPAK" (Al Papak) tan baska bir sey degildir. Eski çaglarin
Tur/Türk/Oguz dünyasinda "AL BAS" giysisi "AL GÜNESE" inananlarin dini simgesi
idi.
Sivri "külah" (kapak, papak) seklindeki bas giysisi binlerce senedenberi eski
Turan insaninin bas giysilerinden biridir ki bu giysi günümüzde bile Asya
Türklerinin folklor giysileri arasindadir. Bu giysi ayni zamanda gerek Türk
kurganlarinin, piramitlerinin, "kümbet" lerinin ve gerekse Türk "minarelerinin"
basini süsler.
Eski MISIR (MASAR) döneminde, basi
piramit seklinde "kapakli" yahut "papakli" MISIR
dikili taslari dahi yine ayni bas giysisini tasimaktadir. Bu
uzun boylu dikili taslar eski MISIR (MASAR) dilinde "DIKHEN" diye bilinirdi ki
bu haliyle Türkçenin "DIKEN" (IGNE) anlamli sözü oluyor. Bu durum ise eski
MISIRin 5,000 (besbin) sene evvelinden Türkçe konusan bir Turan toplumu
oldugunun bir kanitidir. Dini anlaminda ise bu eski MISIR (MASAR) dikili taslari
GÜN-TANRI (günes) adina dikilen abidelerdi. Bilhassa eski Misirda (Masar) han (saray)
giris kapisinin iki yanina bu dikili taslardan konurdu. Çok ilginçtir ki
Istanbulda TOPKAPI Sarayinin giris kapisinin iki yaninda "külah" (kapak) basli
iki kule bulunmaktadir ki bu da eski Masardaki Türk dini töresinin Osmanli TEPE
(BAS) sarayinda da devam ettirildiginin belgesidir.
Böylece, doganin eski Anadolu cografyasinda özenle isleyip canlandirdigi
muhtesem görüntülü "PAPAK KÖY" (KAPPADOKIA)
yapitlari Türkçe "KAPAK" ve "PAPAK"
tanimlamalarindan baska bir sey deyildirler. Resimler bu gerçegin sahitleridir.
Bu tanimlamalar yörenin Türkçe konusan ilk sahipleri tarafindan yöreye verilmis
adlardir ki degistirilerek KAPPADOKIA haline
getirilmistir.
Kapadokya bölgesinin eski caglarda ( takriben 1800 B.C. - 1200 B. C. arasi)
HATTIlere ait oldugu ve Hitit ülkesinin içinde oldugu söylenmektedir. HATTIler
tarihcilerin, kaypak söylemelerinin tersine, Anadolunun diger yerli halklari
gibi, Türkçe dilli Tur/Türk/Oguz
halki idi. Bu gerçegi en azindan Hattilerin ve de Hititlerin "baba" kavrami
için "ATTA" sözünü kullandiklari bilinen bir gerçektir ki bu Türkçenin ATA ve
ATASI suozlerinin 4000 yil evvelki halidir. Bu sözün bir baska hali "ATTASH"
seklinde verilmektedir ki bu haliyle iki anlam tasimaktadir: 1) Türkçe "ATASI"
sözüdür; 2) "ATAȘ" (alev) sözüdür.
Hatti zamanindan Anadoluda kalmis adlardan birisi simdilerde "KIZIKIRMAK" diye
bilinen nehire verilen ve Greklerce "HALYS"
diye tanitilan addir. "HALYS" adi
"HAL-SY" seklinde incelendiginde, adin
aslinin Türkçe "AL SU" sözü oldugunu ve degistirilerek Helenlestirilmis oldugunu
görüyoruz. "AL SU" degimi ise yine Türkçe "KIZIL SU" (KIRMIZI SU) anlaminda olup
Hattilerin Türkçe dilli halk olduklarinin bir belgesidir. Ayni nehire Hattilerin
"AL SU" ve günümüz Türklerinin "KIZIL
IRMAK" (KIZIL SU) demesi bir tesadüf
eseri degildir. Aksine Hattilerin de
Türkçe dilli olduklarinin bir kanitidir. Bu nedenledir ki Anadolu yerlisi
Türkçe dilli olan HATTI lerin Orta Anadolunun bu doga sekillerine (peri
bacalarina) teker teker "KAPAK ÖY" (KAPAK EV) ve topluca hepsine birden "PAPAK
KÖY" demeleri çok dogaldir.
Bütün bunlar Türkçenin Anadoluda ne kadar eskilerden beri konusuldugunun gerçek
kanitlaridir. "Hint-Avrupa" ve
Semitik dillerinin bilinçli sekilde ve yapay olarak Türkçeden üretilmis
olduklarinin da bilinciyle, tek
heceli ve eklemeli bir dil olan Türkçenin bütün
eski dünyaya yaygin ana / ata yani temel dil oldugunu bu sözcüklerin varligindan
görüp anliyoruz. Bunlar inkar edemez
gerçeklerdir. Iste "KAPPADOKIA" adi
da binlerce seneden beri Tur/Türk/Oguz dilini baska kaliplara sokarak
kendilerine dil üreten kara din misyonerlerine ait "sihirli el-çabuklugu"
töresinin yarattigi adlardan biridir.
Selam ve sevgi ile,
Polat Kaya
03 September 2007